İsrail'in Vurduğu Gemide Dehşet Saatleri - Orhan Turan

Gazeteci Orhan Turan'ın kişisel sitesi

Perşembe, Mayıs 08, 2025

İsrail'in Vurduğu Gemide Dehşet Saatleri

İsrail yeni bir Mavi Marmara acısı daha yaşattı. Hem de bu kez Doğu Akdenizde değil, Malta açıklarında… Kendisine 1800 kilometre uzakta uluslararası kara sularında…

2010’da Mavi Marmara gemisinde 10 sivili katleden soykırımcı Siyonistler, bu defa dronla bombaladığı Vicdan gemisini batırarak, ardında iz bırakmadan katliama imza atmak istedi.

 Gemi batmayınca, S.O.S. çağrısını karartıp yardım gitmesini engelledi.

Dehşet dolu dakikalar gemidekilerin kamerasına yansırken, geminin iletişim sorumlusu Tacettin Sarı’nın benimle paylaştığı bilgiler doğrultusunda yaşananları sizler için toparladım.

 Vicdan Gemisi, Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu'nun (FFC) bir parçası olarak, Gazze'ye insani yardım ulaştırmak amacıyla Tunus'tan yola çıktı. Gemide 21 ülkeden 30 aktivist bulunması planlanıyordu. Daha önce benzer biçimde bölgeye ulaşmak isteyen Mavi Marmara gemisini basan ve tamamı Türk 9 kişi katleden İsrail, “bu defa tüm dünyanın gözü önünde başına bela olacak bu gemiyi kaynağında ve kendisine göre daha akıllıca bir yöntemle” durdurmak istedi; Batırarak…

Üstelik şeytanın bile aklına gelmeyecek bir yöntemle…

Vicdan Gemisi, Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu'nun (FFC) bir parçası olarak, Gazze'ye insani yardım ulaştırmak amacıyla Tunus'tan yola çıktı.

2 Mayıs 00.23 suları…

Gemi Malta’ya yanaşma izni alamadığı için gemiye gelmesi planlanan diğer uluslararası aktivistleri almak için 14 mil yani ortalama 26 kilometre kuzeybatı açıklarına demir attı. Aktivistler sabah saatlerinde bir başka motorla gemiye gelecekti. Mürettebat ve yolcular, gece yarısı yataklarına gittiği sırada geminin pruva yani baş kısmından şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Ne olduğuna anlam vermeye çalışılırken 50 saniye sonra ikinci bir patlama daha….

 Kaptan Köşkünde bulunan mürettebatın, saldırı öncesi duyduğu dron sesleri ile patlamalar birleştiğinde bunun bir saldırı olduğu anlaşıldı. Bombalar gemiyi delip tabana kadar ulaşmıştı. 5’i Türk, 7’si Azeri toplam 18 yolcunun bulunduğu mürettebat, o an bu saldırının İsrail tarafından gerçekleştirildiğini anlamıştı bile…

 Topladığı yardımları Refah sınır kapısı üzerinden Gazze’ye ulaştırmak için Mısır’ın Ariş limanına gitmeyi hedefleyen Vicdan Gemisi için bu yolun sonu gibi görünüyordu.

 İsrail’in 2 bin kilometre uzaktaki bir sivil gemiyi Uluslararası sularda hedef alması, Filistin'de gerçekleştirdiği soykırım hedefli ablukayı sürdürmek için neler yapabileceğini ve arkasına aldığı ABD desteği ile gözünü ne kadar karartabileceğini de göstermiş oldu. Ancak bu ilk değildi elbette…

 2010’da Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara, uluslararası sularda İsrail komandolarının saldırısına uğradı. Silahsız sivillerin üzerine ateş açıldı. 10 kişi hayatını kaybetti. Dünya susarken İsrail cezasız kaldı. Aradan yıllar geçti… Özür, telefonla mırıldandı. Tazminat ödendi. Ama ne sorumlular yargılandı, ne adalet yerini buldu. Bu yüzden bugün, Malta açıklarında yine karanlık bir gece yaşandı.

 İsrail, bir kez daha yargılanmayacağını bilerek harekete geçti.

Bu kez taktik değişmişti. 2010’da Mavi Marmara’da yaşadığı uluslararası baskıyı unutmayan Tel Aviv yönetimi, artık asker indirmeye, silah seslerine ya da uluslararası sularda gözle görülür bir iz bırakmaya ihtiyaç duymuyordu. Plan basitti, bir o kadar da sinsiydi.

 Vicdan Gemisi Doğu Akdeniz’e bile ulaşmadan, binlerce kilometre öteden vurulacaktı.

Dronlar devreye girecek, geminin açılacak bir delikle su alması sağlanacak, mürettebatla birlikte gemi sessizce batacak, olay "teknik bir kaza" gibi gösterilecekti. Ne müdahale eden olacaktı, ne de İsrail parmağı aşikar…

 Ama gemi batmadı.

 Yüzeye tutunan gövdesi, sızan dumanı, yanan parçaları ve içeriden yankılanan S.O.S çağrılarıyla adeta, "Buradayım!" diye haykırdı. İsrail’in derin stratejisi, bu dirençle birlikte bir anda ifşa olmuş oldu.

Vicdan Gemisi, Malta açıklarında saldırıya uğradığında, o karanlık gecede sadece geminin baş kısmı delinmemişti. Aynı zamanda, vicdanlar da hedef alınmıştı.

 Gemide bulunan 18 kişi ölümle burun buruna gelmiş, saatlerce kaderlerine terk edilmişti. Ancak yaşananlar sıradan bir saldırının ötesindeydi.

 Saldırıdan sonra Vicdan Gemisi’nden dünya denizcilik ağlarına gönderilen S.O.S çağrısı da karartılmıştı.

 Birileri telsiz frekansına sızmış, kendilerini Vicdan Gemisi’nin mürettebatı gibi tanıtmıştı. İtalyan Sahil Güvenliği’ne gönderilen yardım çağrısına bir anda yabancı bir ses karıştı: “Hayır, yardım istemiyoruz.”

 Ses kimindi?

 Gemi, saatler boyunca yoğun bir elektronik karıştırmaya maruz bırakıldı. Uluslararası acil yardım çağrısı sessizce boğuldu, dijital bir örtbas operasyonu başladı.

 İlerleyen saatlerde geminin isabet alan pruva kısmındaki yangın güçlükle söndürülse de, Malta buna rağmen yaralı geminin kıyılarına sığınmasına izin vermedi. Diplomatik suskunluk, cansız bedenlerin çığlığından daha gürültülüydü artık.

 Sabah saatleri…

Aktivistler tahliye edildi, ama geride kalan yalnızca delik bir gemi değil, aynı zamanda yırtılmış bir uluslararası hukuk anlayışıydı.

 Daha bitmedi…

 Gemi mürettebatının anlatımına göre saatler önce Tel Aviv’den kalkan C-130 tipi bir nakliye uçağı Malta’ya inerken tespit edilmişti. Yine, gündüz saatlerinde geminin açıklarında askeri özelliklere sahip sivil bir bot görülmüştü. O an bunlar bir şey ifade etmese de saldırı sonrasında tüm parçalar yerine daha anlaşılır şekilde oturmaya başlamıştı.

Görünen o ki, İsrail bu saldırıyı bir C-130 nakliye uçağıyla Malta’ya gizlice taşıdığı dronlarla gerçekleştirdi. Gemi etrafında daha önce fark edilen lastik botlar da, muhtemelen bu planın keşif ayağıydı. Dronlar doğrudan İsrail’den kalkmadı. Büyük ihtimalle Malta, Girit veya Güney Kıbrıs’taki gizli bir noktadan havalandılar.

 Amaç açıktı: Gemiyi batırmak ve hiçbir iz bırakmamak…

 Tıpkı 2010’da Mavi Marmara’ya helikopterle asker indirip 10 sivil Türk’ü katlettikleri gibi bir kara lekeyi yeniden yaşatmamak için, bu kez sessiz, izsiz bir infaz planladılar.

 Ancak Vicdan gemisi batmadı. S.O.S. çağrısı bile saatlerce engellenerek, yardım ekiplerinin gecikmesi sağlandı. Bu, geminin yavaş yavaş su alıp kendi kendine batması için zaman kazandırma çabasıydı.

Bir kez daha tarihe not düşüldü:

Soykırımcı İsrail, bu kez Doğu Akdeniz’e bile varmadan, uluslararası sularda sivilleri hedef aldı.

Ve bir kez daha insanlık, olan biteni izlemekle yetindi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.