Dersim'de katliamın tanıklarından Emoş Kıyan Çiçek, Kutuderesi ve Laş Deresi'ndeki mağaralara
gittiğimde, insan beyinlerinin sıvı yağ gibi eriyip mağaranın basamaklarından
aktığına şahit oldum. İnsanları asit ve gazla erittiler...
![]() |
Dersim'de katliamın tanıklarından Emoş Kıyan Çiçek |
Haq reyna memısno!* *(Zazaca) Allah bir daha yaşatmasın
Orhan TURAN - Dersim'de katliamın tanıklarından Emoş Kıyan Çiçek, hüzünle hatırladığı katliamın bir daha yaşanmamasını dileyerek Zazaca 'Haq, reyna memısno' (Allah bir daha yaşatmasın) diye dua etti. Askerlerin zehirli gazlarla katliam yaptığını anlatan Çiçek, şunları söyledi: "Kutuderesi ve Laş Deresi'ndeki mağaralara gittiğimde, insan beyinlerinin sıvı yağ gibi eriyip mağaranın basamaklarından aktığına şahit oldum. İnsanları asit ve gazla erittiler..."
Adından her
daim söz edilen kanlı Munzur... 73 yıl önce 1938'in baharında kan kırmızı suyu
ile katliamın belki de en büyük tanığı… Dersim katliamının en yoğun yaşandığı
Munzur nehrinin görünen en dar noktası bugün de Seyit Rıza'nın o dönemde
yaptırdığı ağaç köprüden dolayı 'Seyit Rıza Köprüsü' adıyla anılıyor.
Karşısındaki dik dağ ise Sultan Baba Dağı... Dersim tanığı Mehmet Ali Çiçek'e
göre en yoğun çatışmalar bu vadinin sağ kolunda bulunan Laç Deresi, Kutuderesi,
Anabar Tepesi, Zel Dağı, Aziz Abdal Dağı, Sultan Baba Dağı, Kutu Yaylası ve
Kırmızı Dağ bölgelerinde yaşandı. Bir yandan diğer yana kaçan aileler hep
buradaki mağaralarda saklandı, tarandı, ya da 'imha' edildi.
Üzerinden 73
yıl geçmesine rağmen, Dersim'de yaşanan katliamın bugün yaşayan tanıkları,
vahşeti dün gibi hatırlıyor. O tanıklardan biri Emoş Kıyan Çiçek,
1937-1938'deki Dersim katliamı sırasında evli... Yaşını kendisi de bilmiyor.
Olanları anlatırken o günlerini yeniden yaşıyor. Henüz çok gençken tanık olduğu
manzaraların bir daha yaşanmaması dileğinde bulunan Kıyan Çiçek'in ağzından
Zazaca bir dua eksik olmuyor: 'Haq, reyna memısno' (Allah bir daha yaşatmasın)
Dersim'de
askerlerin kullandığı zehirli gazla bölge halkının katledilişine şahit olan
Emoş Kıyançiçek'in anlattıkları gerçekten tüyler ürpertici. Kutuderesi ve Laş
Deresi'ndeki mağaralara çıkan basamaklarda 'erimiş insan beyni'ne şahit olduğunu
anlatan Emoş Nine, şunları söyledi:
"Kutuderesi
ve Laş Deresi'ndeki mağaralara gittiğinde basamak basamak halinde çıkılan
mağaralarda insan beyinlerinin erimiş sıvı yağ gibi eriyip o basamaklardan
aktığını gördüm. İnsanları gazla erittiler."
BABAM BENİ
BOĞACAKTI
Dersim
katliamı tanıklarından 81 yaşındaki Seyitali Kızılboğa, 85 yaşındaki Veli Es ve
85 yaşındaki Mustafa Erdoğan yaşanan vahşeti hüzünle hatırlayan çok sayıda
kişiden yalnızca birkaçı... Hayatta kalmak için her şeyi yaptıklarını anlatan
ve 38 olaylarında 11 yaşında olduğunu söyleyen Veli Es, askerlerden kaçarken,
babasının ses çıkmasın diye kendisini öldürmeyi düşündüğünü bile söylüyor:
"Bir gece saklanırken askerler yanlarından geçiyormuş. Babam anneme,
askerler ağlama sesimle, onların yerini bulmasın diye 'çocuğu öldürelim' demiş.
Son anda beni boğmaktan vazgeçmişler."
ASKERLER
PEŞİMİZDEYDİ AÇLIKTAN ÖLECEKTİK
Acı günlerin
tanığı Veli Es, o günleri şu sözlerle anlattı: "Dersim'de katliam
olduğunda 11 yaşındaydım. Katliamda iki kardeşimi, iki amcamı, babamı, dedemi,
nenemi ve birçok yakın akrabamı kaybettim. Yalnızca ben ve annem hayatta
kaldık. Katliam başladığında köyümüzü terk ederek şimdi Laç Deresi denilen
bölgede mağaralara sığındık. Babam 38 olaylarında askerler tarafından
öldürülmüştü. Bunun üzerine annem de üvey babam olan Hüseyin Es'le evlendi.
Daha küçükken Tunceli'nin Çıralı-Bor bölgesinde olaylara tanık olmaya başladım.
Evlere yapılan baskınlar, ev yakmaları, süngülemeler nedeniyle annem ve babam
sürekli kaçıyorlardı. Ailemle günler boyu askerlerden kaçmaya devam ettik.
Çocuğum... Çok susamıştım. Ne kap, ne kacak, ne su... Yanımızda hiçbir şey
yoktu. Açlıktan ölmek üzereydik. Annem çarığını çıkardı. Çarığın içine işedi,
susuz kalmayayım diye bana içirdiler. Böylece susuzluğumu gidermiş oldular. Olaylar
çok sonra daha devam etti.
Munzur'un suyu kırmızıya boyandı
HASAN KÖK
(85)
Ben o dönem
Elazığ'da yaşıyordum. Dayım Dersim'de oturuyordu. Onun yanına gelmiştim.
Dersim'de kaldığım dönemde birçok katliama tanık oldum. Munzur kıyısında
öldürülen çok sayıda kadın ve çocuk vardı. Nehir kandan kıpkırmızı akıyordu.
İnsanların kafaları balıklar gibi su üzerine çıkıp batıyordu. Bunları gördükten
sonra Elazığ'a döndüm. O güne kadar dayım hatırlı bir aileden olduğu için
kendisine ilişilmemişti.
YÜZBAŞIDAN
AHLAKSIZ TEKLİF
Ancak daha
sonra dayım ve ailesi ile 40 kişi topluca bir araca bindirilip sürgüne
gönderilmişler. Bir süre gittikten sonra aracı durduran bir yüzbaşı, dayıma
"Kızını bana verirsen seni ve aileni affederim" demiş. Ancak dayım,
"O benim namusum, sana veremem, eğer ben öleceksem kızımla birlikte
ölürüm" cevabını vermiş. Yüzbaşı, dayımı süngüyle öldürmek için hamle
yaptığında o zaman 16 yaşındaki kızı babasına kendisini siper etmiş ve
süngülenerek öldürülmüş. Ondan sonra da 40 kişi ya kurşunlanarak ya da
süngülenerek öldürülüyor. Bu son anlattığım olayı bana annem anlattı...
Kiliseye toplayıp öldürdüler
MUSTAFA
ERDOĞAN (85)
Mazgirt'in
Şilk köyünde ailemle yaşıyordum. Babam 'Xiran Aşireti' lideri Ali Rıza Ağa,
38'de öldürüldü (Kayıtlarda 'Koçgiri' diye geçer). Tunceli 12 aşirettir. 12
aşiretin tüm ileri gelenleri, ağalarının hepsini seçtiler götürdüler
Mazgirt'e... Ağır makinelilerle taradılar. Mazgirt Aktoprak'ta... Mazgirt'in
yukarısında çukur var. Cesetleri oraya yığılmış herkesin. Kerte Dağı'nda bir
boğaz var... Topluca orada öldürdüler. Çok adamları vurdular. Köy köy
geziyorlardı. Ellerinde uzunca bir liste vardı. Böylece insan topluyorlardı.
Mazgirt'te topladıklarını bir hafta boyunca eski bir kilise binasında tuttular.
Ondan sonra herkesin ellerini arkadan bağladılar ve hepsini öldürdüler, ağır
makineli tüfeklerle taradılar.
Silahları bıraktırıp katlettiler
DERMAN KÖK
(75)
Dayımlardan
6 kişi katliam sırasında öldürülmüş. Babam katliam başladığında önce silahların
toplatıldığını söyledi. O dönem 'sizlere istediklerini vereceğiz, silahları
bırakın' denmiş. Silahlar toplandıktan sonra da insanlar topluca
katledilmişler. Dersim'de ileri sürdükleri gibi bir 'isyan' olmamış.
Ölü annenin memesinden süt içen çocuklar gördüm
SEYİT ALİ
KIZILBOĞA (81)
Çok insan
gitti çok... 5 yaşındaki çocuklar, genç kızlar, bebekler… Hozat'ta, Anası
ölmüş, çocuk ölmüş annesinin memesini ağzına almış emiyor. Bakıyor ki çocuk
ağlıyor, az yanındaki ölmüş annesinin memesine yapışıyor. Kucağında memesini
emiyor. Bu tarihin konuşmaları… Bir amir, isim yazıp gönderiyor, o insanların
hepsi öldürülüyor. Bu insanlar kendi küçük çocukları öldürülmesin diye, başka
aşiretlerin köylerine gidip, küçük çocuklarını o evlere veriyorlardı. Ben de
öyleydim. Babam dağda haydutluk yaparken, ben de ablamın evinde kalıyordum.
'BENİ DE
AİLEMLE BİRLİKTE VUR'
Çadırlar
vardı... Ufak gaz lambaları yanıyordu. Amcamın yanında gelinlik kızı, karısı,
çocukları bir de bir sürü insan vardı. Yüzbaşının yanında yardımcılık yapan
annemin ağabeyi Hüseyin Kılıç'a komutan seslendi: "O adamın yanında
(amcasını kastediyor) bulunan genç kızı al bana getir." Tabi Hüseyin
Kılıç, mülazımın (yüzbaşının) getir dediği kızı tanıyor. Sonuçta akrabası…
Gidiyor getiriyor. Mülazımın çadırına sokuluyor kız. Mülazım kıza diyor ki,
"Senin ananı babanı belki yarım saat, belki de 1 saat sonra kurşuna
dizerler. Sen yazıksın, gençsin, seni buradan alayım, memlekete bırakayım.
Gider kurtulursun."
Bu arada
hepsi birbirine iple bağlılar. O da diyor ki, "Beni de anamı babamı da
vur" diyerek, çadırdan fırladığı gibi yeniden anasının babasının yanına
gidip birbirlerine bağlı olan ipi tutuyor. Olanları uzaktan izliyordum. Yarım
saat geçti silah sesleri duyduk. Hepsini kurşuna dizdiler.
GÜNDÜZ EVE,
GECE MAĞARAYA
Analığım
beni sadece gündüzleri evde tutardı. Gece olunca analığım bana ve kardeşime
çuval verirdi. Geceleyin bizi dayım ormana götürür mağalara koyar, yanımıza
biraz da ekmek verir eve geri dönerdi. Bunu her gün yapardı. 'Sizi gece gelip
vururlar' derdi. Analığım Gomê Misi köyünde (Tunceli-Gömemiş) oturuyordu.
KADINI
KAYALIKTAN ATTILAR
Tunceli'den
18-20 kilometre ileride bir dağ var. Yüzü asfalta bakıyor. Küçücük ufak çocuğu
götürüyorlardı. Tutup vuruyorlardı. Ovacık yolunda bir yer vardı. Oraya
götürdüler. Kayalık yüksek bir yer. Oradan aşağıya canlı canlı attılar
aşağıya... Pah Köprüsü Tunceli'ye 5 kilometre mesafede... Oradan ileri yüksekçe
kayalık vardı. Oradan aşağıya bir kadını aşağıya atarken gördüm.
Özür dilemek erdemdir CHP gereğini yapmalı
Anadolu
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Cengiz Hortoğlu'ndan CHP'ye 'Dersim
konusunda özür dileyin' çağrısı geldi. Başbakan Erdoğan'ın özür dilemesini
anlamlı bulduklarını ifade eden Hortoğlu, önemli olanın hatadan dönmek olduğunu
söyledi. Özür dilemenin erdemlik olduğunu dile getiren Hortoğlu: "Devlete
belki başkaldırmış insanlar olabilir. Devlet bunlara silahlı kuvvetleri ile
karşılık vermiş olabilir. Ancak orantısız güç kullanarak çoluk çocuk demeden
binlerce insanı öldürmek kabul edilemez. Devleti diğer örgüt yapılarından
ayıran hukuk kurallarıdır" dedi. Devletlerde insanlar gibi hata
yapabileceğini anlatan Hortoğlu, "Önemli olan bu hatadan dönebilmektir.
Özür dilemek bir erdemdir. Devletle ve millet arasındaki bağı kuvvetlendiren
bir etki yaratır. Başbakan'ın özür dilemesi oldukça anlamlıdır. Biz bunu
önemsiyoruz" şeklinde konuştu.
Alevilerin,
CHP kurulduğundan beri partiye destek verdiğini dile getiren Hortoğlu, bu
konuda CHP'nin Alevilere karşı vefa borcunun olduğunu vurguladı. CHP'den de
olumlu adımlar beklediğini sözlerine ekleyen Hortoğlu, "CHP kurulduğundan
beri aleviler büyük çoğunlukla CHP'ye oy vermekte. CHP'nin bu konuda Alevilere
bir vefa borcu var. Üstelik Genel Başkanı Alevi iken üstelik genel başkanları
Dersimliyken bu sorumluluğu CHP'nin rahatlıkla yerine getirmesi gerek. Böyle
bir siyasi sorumluluğu yerine getirmek önce CHP'ye düşer. CHP'li
siyasetçilerden de olumu adımlar bekliyoruz." açıklamasını yaptı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.