Orhan Turan - Bundan 20 yıl önce… 1990’lı yılların başından ortalarına
doğru yol alırken…
‘Nizam-ı Âlem’ söylemleri içinde ‘Müslüman Türk Birliği’ ideali ocaklardan, ülkücülerden
fışkırıyordu. Ülkü Ocakları’na girip çıkan gençlerle Milli Gençlik Vakfı’na (MGV) bağlı gençler arasında ideolojik
farklar ince bir çizgi arasında gidip geliyordu. Hepsi kendisini ‘Müslüman’ addediyor, namaz vakti girdiğinde
birlikte saf tutuyorlardı. İşin tuhaf yanı Risale-i
Nur sohbetlerine katılan gençlerle MGV’ye
ve Ülkü Ocakları’na giden gençler
bugünden çok daha kolay iletişim kuruyor, bir araya gelebiliyordu.
Zamanla Türkiye’nin
milliyetçilerinde zihinsel değişim başladı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Ülkü Ocakları’nda içi boşalmış ideolojik, kuru bir milliyetçilik
baş gösterdi. Müslüman kimliğinden sıyrılmış ‘Ulusalcı’ bir duruşa evirildiler. Bu dönüşümle birlikte artık Ülkü Ocakları saf saf namazların
kılındığı, Kur’an tilavetlerinin
yapıldığı yerler olmaktan çıktı. Bu dönüşüm 2000’li yılların başında daha bir
hız kazandı. Üniversitelerde ülkücü gençlik denildiğinde, ‘sevgili rekabeti nedeniyle başka erkekleri darp etmek için ocaklara
girip çıkan, buralardan adam toplayan insanlar’ peydahlandı.
***
Türkiye’de Ülkücü bakışı böyle bitirdiler…
'İdeali', 'nizamı', 'imanı' olan ülkücüleri artık sadece 1980’leri
görmüş abilerden dinleyebiliriz.
***
Peki, Cemaate ne oldu?
Cemaat, milliyetçi hareketin “zamanla kendi idealleri ve imanına karşı kendisini çürütme” sürecini yaşadı ve yaşıyor. Onların bu
değişimi, 'milliyetçilerin' değişim süreci sonrasına denk gelse de o hızlı ‘çürüme’ kaçınılmaz olarak şiddetini artırarak devam ediyor. Milliyetçi
cenahta, rakı içen, namaz kılmayan ülkücü görmek bugün artık sıradan…
Artık cemaat kitlesinde de 'bu profil' yaygın…
Tüm ‘Nurcu’
hareketi bunun dışında bırakarak, özellikle Gülen hareketi içinde, namaz kılmayan Nurcu’lar ortalıkta gezmeye başladı.
Gülen’a laf
söyletmeyen, Bediüzzaman’ı dilinden
düşürmeyen, buna karşın "alkol tüketip, namaz kılmayan" bir "cemaatçi" kitle oluştu…
Alkol alanların sayısı nispeten az olsa da "namaz
kılmayan cemaatçi" sayısı (en azından
benim çevremde) azımsanmayacak oranda fazla…
Cemaatle ilgili "çürümenin" aslı, "Selefi salihin" çizgisinden kopup "nevi zuhur" bir sürece girmiş olmalarında yatıyor. Zira onlar, "Türkiye Müslümanları" için de en az
cemaatin bağlıları kadar sevilen Bediüzzaman
Said Nursi’yi adeta "peygamber" addedip, kendi anlayışları doğrultusunda O’nu yeniden yorumlayarak ilk
hatalarını yaptılar.
O “kendi anlayışları” ya da "nevi zuhur" dediğimiz süreç ise; Onların İslam adına, "İslam’a rağmen
attığı adımlardan" oluşuyordu:
Türkiye
Müslümanlarına ilk kez “Sakalsız
Müslüman” formatıyla tanıştırdılar. Onlara bunun nedeni 1980’lerde
sorulduğunda, “Biz İslam nizamını kurmak için
çıktığımız bu yolda dikkat çekmemek için bunu yapıyoruz (sakal bırakmıyoruz)”
diyorlardı.
Diyalog
söyleminde de aynı şeyleri söylediler.
Başörtüsü yasaklandığında da…
İnanç kaynağını Kur’an
ve sünnetten alan Müslüman’lar,
yasağa rağmen başını açmayarak "inançlarıyla" sebat etmesine karşın, cemaat mensupları
Gülen’den aldığı fetva ile "aynı
inancı taşıdığını ve daha fazla sebatkâr olduğunu" söyleyerek başlarını açtı.
“Neden böyle yapıyorsunuz” diye soranlara da “Biz İslam nizamını kurmak için çıktığımız bu
yolda hedefe ulaşmak için bunu yapıyoruz (başörtüsü takamıyoruz)”
diyorlardı.
O dönemlerde, "Türkiye Müslümanlarından" birçoğu, “Olabilir
mi acaba, bu da bir yol mudur?” diyerek bu yeni yaklaşımı durup düşündü. İçine
yatmasa da belli mesafede bu görüşü tamamen dışlamadı.
Oysa artık, ilk verilen tavizden, bu güne kadar gelen tüm
tavizlere kadar şu anlaşıldı.
İslam’a hizmet
için, İslam’la bağdaşmayan bir akideyi
kabullenenler, taktıkları ‘takiyye’
maskesinin bizzat kendisine dönüşüverdi.
Bu her şekilde yorumlanabilir; Ancak tek bir gerçek yorum götürmez:
Bu yol Muhammed'in (s.a.v.) ve Allah'ın (c.c.) kitabı Kur'an'ın yolu değil.
Bu her şekilde yorumlanabilir; Ancak tek bir gerçek yorum götürmez:
Bu yol Muhammed'in (s.a.v.) ve Allah'ın (c.c.) kitabı Kur'an'ın yolu değil.
Bu yol, ülkücüleri çürüten hastalığın kendisidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.