Sanat müziğini sevdiren kadın: Melihat Gülses - Orhan Turan

Gazeteci Orhan Turan'ın kişisel sitesi

Salı, Aralık 30, 2014

Sanat müziğini sevdiren kadın: Melihat Gülses



Orhan Turan - Sesindeki zarafetin, ruha iyi geldiğini söyleyen bazı doktor ve cerrahlar bile, sakinleştirici etki yaptığına inanarak ameliyat öncesi mutlaka O’nu dinlediklerini söylüyor. TRT’nin 29 yıllık Türk Sanat Müziği (TSM) sanatçı Melihat Gülses, evinin kapılarını açtı. Gülses, “Söylediğim şarkılara eşim Necip tamburi, kızım Neva Cansın kemençe, oğlum da gitarla eşlik ediyor. Bazen hepimiz aynı sahnede karşılaşıyoruz”

TRT’nin güçlü seslerinden Melihat Gülses… Klasik Türk müziğine yabancı olan gençler onu, bu müziğe modern bir yorum katan İnce Saz grubuyla tanıdı. 2002 yılında çıkan Eylül Şarkıları adlı albümde yer alan “Çok Aşığın Var Diyorlar” adlı şarkıyla gençlerin de Klasik Türk Müziği dinleyebildiğini gösterdi Melihat Gülses…  Onun adı son olarak Başbakan Erdoğan’ın, Yunanistan Başbakan’ı Yorgo Papandreu'ya yaptığı “jest”le gündeme gelmişti.  Başbakan Erdoğan, Kabı özel olarak hazırlanan ve iki ülke arasındaki kültürel bağlarla ilgili geniş bilgiler içeren "İstanbul'dan Atina'ya Türküler" albümünü hediye ederken, iki ülke ilişkilerinin yeni bir döneme girdiğine işarete diyordu. Çıkardığı 7 albümle iz bırakan güçlü yorumcuyla müziğini ve aile yaşamını konuştuk.

- Başbakan Yunanistan gezisi sırasında sizin albümünüzü Yorgo Papandreu'ya hediye etti. Neden bu albüm?
Ege'nin iki yakasının ortak kültürünü oluşturan bu müzik tarzından yola çıkılarak bilhassa İstanbul folklorundan beslenmiş ve unutulmaya yüz tutmuş olan, taş plaklarda kayıtlı şarkı ve türküleri seslendirmiştim. Bu albüm çok özel bir albüm oldu. Hem Türkçe hem de Rumca olarak seslendirildi. Mübadele öncesinde bilinen ve mübadele sonrasında Yunanistan’da uyarlanan eserlerimiz bu albümde yer aldı. "Ada sahillerinde bekliyorum", 'Telgrafın telleri', "Gemilerde talim var", "Entarisi ala benziyor" ve "Karabiberim" gibi eserler bulunuyor. Yani Başbakanımız son derece yerinde bir jestte bulundu diyebilirim.
Melihat Gülses, evinde sorularımızı yanıtladı.(Orhan Turan)
EŞİNDEN ÖNCE GİRDİĞİ ÜNİVERSİTEDE, EŞNİN ÖĞRENCİSİ OLDU
- Klasik Türk müziğiyle ailece ilgilisiniz. Hatta eşinizle de bu vesileyle tanışmışsınız. Bu ilginin kaynağında ne var?
Öncelikle benim ve eşimin müziği aile içinde aldığını söylemeliyim. Mesela eşimin babası Sadettin Kaynağın öğrencidir aynı zamanda. Eşimde müzik eğitimini babasından almış. Ben üniversiteye başladıktan 2 sene sonra eşim Necip Gülses de İstanbul Üniversitesi’nde Temel Bilimler okumaya başladı. Onun bölümü 4 senelik, benim bölümüm ise 8 senelik bir eğitim gerektiriyordu. O benden sonra gelmesine rağmen, benden önce mezun olup okulda asistanlık görevine başladı. Hatta benim Tambur hocam olarak derslerime de girdi. Öğrencilik yıllarındaki samimi arkadaşlık evlilikle noktalandı.

SAHNEDE “AİLE ORKESTRASI”
- Türk müziğine olan bu ilgi ve hassasiyet çocuklarınız tarafından da sahiplenebildi mi?

Biri 16 yaşında erkek, diğeri 26 yaşında iki çocuğumuz var. Alihan ve Neva Cansın… İkisi de müzikle alakalı. Neva Cansın İlkokulu bitirdikten sonra Konservatuara başladı. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi konservatuarda tamamladı. Aynı zamanda benim tambur hocam olan değerli sanatçı İhsan Özgen, kızımın da hocası oldu. Neva şu sıralar benimle birlikte sahne alıyor. Oğlum daha 14 yaşında ancak o da enstrüman çalıyor. Bazen hep birlikte sahne alıyoruz.

 Melihat Gülses, Necip Gülses, Neva Cansın Gülses, Alihan Gülses

GENÇLER SANAT MÜZİĞİNİ ARTIK SEVİYOR
- İnce Saz grubuyla sadece bir albüm yapmanıza rağmen, özellikle gençler Eylül Şarkıları adlı o albümdeki şarkılarla sizi hatırlıyor. O albümü farklı kılan neydi?
Ben 1981’de TRT’de başladım. Radyo, konserler ve programlar sonrasında Tatyos Efendi ile başlayan albüm çalışmaları, İstanbul’dan Atina’ya Türküler’le devam etti. Nar Çiçeğim albümleri sonrasında 2000 yılında İnce Saz grubuna katıldım. Aslında İnce Saz’la Eylül Şarkıları adıyla sadece tek bir albüm yaptık. Ona rağmen büyük ses getirdi. Klasik Türk Müziği’nin farklı yorumlarından oluşan eserlere imza atıldı. Türk Sanat Müziği, farklı soundlar ve yorumla icra edilmişti. Bu nedenle en çok da dediğiniz gibi gençler tarafından beğenildi. Bu albümle birlikte gençlerin Klasik Türk müziğine olan ilgisinin arttığına şahit olduk.

HER ÂLİMİN BİR YANI MÜZİKLE YOĞRULUR
- İstanbul Üniversitesinde 17 yıl hocalık ve sonrasında TRT serüveni oldu. Etkili bir saz icracı ve yorumcu olarak neden tamburu tercih ettiniz?
Necip Gülses: Babam Türkiye’nin en ünlü din adamlarından biri olarak tanınan Hâfız ve Mevlidhân Ali Gülses… Benim müzik dünyamın şekillenmesinde ailemin, özellikle babamın rolü büyüktür.  Bir din adamı öncelikle müzisyen bir kişiliğe sahip oluyor. Kur’an-ı Kerim’i doğru şekilde okuduğunuzda nağmeler orada devreye girer. Bir tarafı da müzisyenlikle yoğrulmuş oluyor. Babam aynı zamanda Sadettin Kaynak’ın öğrencisiydi. İyi bir kulağı vardı. Aslında her âlimin bir tarafı aynı zamanda müzikle yoğrulmaktadır. Dinimiz nağmelerle doludur. Hakkıyla okunan bir Kur’an, en güzel ahengi kulaklara iletir. Tamburu tercih etmemde bu arka planın payı çok büyük.

MÜZİKTE AÇILIMI TRT YAPTI
- Önceki yıllarda TRT sanatçılara yönelik bazı kısıtlamalar ve yasaklara gidiyordu. Son durum nedir?
Necip Gülses: Özellikle yeni genel müdürümüz İbrahim Şahin’in genelgeleri ve yönetmelikleriyle birlikte TRT’de eski sınırlar genişletildi. Daha önce TRT sanatçılarının farklı mecralarda bulunmaları mümkün değildi. Ancak şu anda TRT sanatçılarının önü açılmış oldu. Sanatçılar eskisine kıyasla daha rahat ve sanatlarını icra edebiliyorlar. Bu açılımla birlikte TRT sanatçıları da istediği gibi albüm çıkarabiliyorlar. Yine önceden izin almak şartıyla her sanatçı konserlere katılabilir, televizyon programlarına çıkabiliyor. Hatta program da yapabiliyor ki örneklerini de görüyoruz.

TÜRK MÜZİĞİNİN YASAKLI YILLARI “KRALCILARIN” İŞİYDİ
- Atatürk’ün Türk Sanat Müziğini çok sevmesine rağmen, bir dönem radyoda bu müziğin yasaklanmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Necip Gülses: Atatürk, yabancı bir elçiyle birlikte Eyüp Musiki Cemiyeti’nin akortsuz ve farklı farklı giysiler içinde icra ettiği müziği görünce, o anlık sinirle “Böyle yapılacaksa hiç yapılmasın” demiş. Yanındaki insanlar da bu cümleden görev çıkararak, musikiyi radyolardan kaldırmışlar. Aradan bir yıl geçtikten sonra Atatürk Dolmabahçe’deki ofisinde çalışırken, radyoda Türk Musikisi duyamayınca, niçin Türk Müziği çalınmıyor diye sormuş. Radyodan “Efendim siz yasakladınız ya” cevabı almış. Münir beye hemen radyodan canlı yayın yapılması talimatını veriyor. 4 saat radyodan Türk Müziği icrası gerçekleştiriliyor. Yani anlaşılan bu Atatürk’ün emri değildi. Hiçbir zaman böyle olmadı. Radyoda Türk Sanat Müziğini yasaklayanlar, maalesef onu doğru anlayamamış, kraldan çok kralcılardı. 




Söyleşiyi sesli olarak dinleyin




MELİHAT GÜLSES KİMDİR
Klasik Türk Müziği Yorumcusu Gürses, 1 Ekim 1958 İstanbul doğumlu İlkokul ve ortaokulu Anadolu’nun çeşitli illerinde tamamladı. Lise eğitimini Fatih Kız Lisesi’nde tamamladı. Lisedeyken konservatuara devam etti. 1976’da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı ses eğitimi (şan) bölümüne girdi ve 1984’te eğitimini tamamladı. 1981 yılında TRT İstanbul Radyosu’na girdi. Türkiye’nin en ünlü din adamlarından biri olarak tanınan Hâfız ve Mevlidhân Ali Gülses’in dördüncü çocuğu olan Necip Gülses’le konservatuarda okuduğu yıllarda tanışarak 4 Kasım 1983 yılında evlendi. Eşi Necip Gülses, 1981 yılından itibaren konservatuarda Tanbur Öğretim Görevlisi olarak Melihat Gülses’e konservatuar eğitiminin son iki yılında Tanbur öğretmenliği yaptı. Halen TRT İstanbul Radyosu’nda Tanbur sanatçılığının yanında bestekârlığı ve ressamlığı ile de tanındı. 30.07.1984’te kızı Neva Cansın Gülses dünyaya geldi. 1985 yılında vermiş olduğu ilk solo konserinde Münir Nurettin Selçuk’un eserlerini Bilsak Sanat Merkezi'nde seslendirdi. 1983’ten itibaren Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda (TRT) solo programlar yapmaya başladı. 13 Mart 1991’de ilk defa yurt dışına çıkarak, Europalia Festivali'ne,(Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa’nın ortaklaşa tertip ettiği) Fasıl Topluluğu ile katıldı. 1992’de İstanbul Televizyonunca hazırlanan “Güldeste” isimli, 7 bölümlük, karşılaştırmalı bir Türk Müziği programının yapım ve sunuculuğunu yaptı. 27 Temmuz 1992’de Mısır’ın Başkenti Kahire de Turizm Bakanlığınca düzenlenen Türk Haftası’na katılarak beş konser verdi. 3 Mayıs 1993'te İTÜ Konferans Salonunda (G Anfisi) İTÜ Mezunları Derneği adına bir konser verdi. 29.7.1993 de Kudsi Erguner’le İspanya Barselona’da “Rumeli Türküleri” konserini verdi. 1994 yılında ABD’de basılan “Tatyos Efendi” CD’sinde bestecinin eserlerini okudu. 17 Haziran 1995'te Kıbrıs Girne’de düzenlenen “Altın Zeytin” Müzik yarışmasında Hasan Esen’in eserini seslendirdi. 1995 yılında Engin Ege yönetimindeki TRT İstanbul Radyosu Tango Orkestrasında solist olarak Tangolar seslendirmeye başladı. 26 Nisan 1996 yılında oğlu Alihan Gülses dünyaya geldi. 29 Haziran 1996 tarihinde 24. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nde Kudsi Erguner’in projesi olan “İstanbul Türküleri-Rembetiko” isimli konserde, Rumca ve Türkçe olarak türkülerimizi seslendirdi. 3 Temmuz 1996 da “İstanbul Türküleri-Rembetiko” isimli konserin tekrarını Yunanistan’ın Başkenti Atina’da seslendirdi. 16 Nisan 1997 de Cemal Reşit Rey Konser Salonunda, Ûdi Bestekar Cuniçen Tanrıkorur’un Fantezi eserlerini seslendirdi. 28 Haziran 1997 tarihinde 25. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Aya İrini’de “Viyana’dan İstanbul’a Şarkılar” isimli konserde, Fransız soprano Catherine Dubosc ile birlikte Şevki Bey ve Schubert’in eserlerini seslendirdi. 1997 yılında Kudsi Erguner’in kurduğu İstanbul Hanımları “Harem” topluluğuyla birlikte Fransa’nın başkenti Paris’te “Festival De L’imaginaire” isimli etkinliklere katıldı. Aynı yıl topluluğun CD’i "Chant du Harem" yayınlandı. 25 Ocak 1997 de CRR Konser Salonu'nda İTÜ Devlet Konservatuarı Orkestrasının konserine solist olarak katıldı. 1 Eylül 1998 yılında Mavi Nota Müzik dergisinin “Geleneksel Müzikler Teşvik Ödülü”nü aldı. 1998 yılında TRT'nin açmış olduğu “Dede Efendi Beste Yarışmasında” bestesi İsmail Ötenkaya’ya ait olan “Sen Ağlama” isimli eseri seslendirerek üçüncülük ödülünü almıştır. 1998 yılında Osmanlı Bankası'nın 135. kuruluş yılı münasebetiyle, Aya İrini Kilisesinde tertib edilen konsere Soprano Catherine Dubosc ile birlikte katıldı. 8 haziran 1998'de Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonunda “Galatasaraylı Besteciler” isimli bir solo konser verdi. 10 Şubat 1999 tarihinde CRR Konser Salonunda “Geçmişten Günümüze Fanteziler” ve aynı yıl 20 Haziran 1999'da AKM küçük salonda, 27. Uluslararası İstanbul Festivali’nde “Klâsikten Fanteziye” isimli iki ayrı solo konserini şef İhsan Özer Yönetiminde, özel bir Türk Müziği Orkestrası eşliğinde verdi. 7 Ekim 1999 Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda Uzel Holding sahibi Ahmet Uzel’in ölümünün 1. yılı münasebetiyle düzenlenen “Ahmet Uzel'i Anma Konseri”nde bestecinin eserlerini seslendirdi. 14 Şubat 2000 tarihinde CRR Konser Salonu’nda “İstanbul’dan Atina’ya Türküler” isimli solo konserini verdi ve aynı ismi taşıyan albümünü çıkardı. 26 Ekim 2000'de Bursa Tayyare Kültür Merkezi'nde, Kültür Bakanlığı Bursa Devlet Türk Müziği Topluluğu'nun açılış konserine solist olarak katıldı. 18 Nisan 2000'de Yunan Sanatçı Kiryokos Kalaycidis’in kurmuş olduğu “En Chordais” topluluğuyla birlikte Atina’da konser verdi ve Bestekar Zaharya isimli CD'si Yunanistan’da basıldı. 27 Temmuz 2000 tarihi Uluslararası Nasrettin Hoca Şenlikleri'nin açılış konserini Konya Akşehir’de verdi. 28 Ocak 2000 yılında Almanya Hamburg'da kurulmuş olan Türk ve Yunan Dostluk Derneği'nin davetlisi olarak Hamburg Musiki Derneği'yle birlikte bir solo konser verdi. 2000 yılında Uzel Holding adına “PERA 1930” ve “Ahmet Uzel Eserleri” ismli iki albüm yaptı. “Narçiçeğim” isimli albümü 2001 yılında Türk Musikisi Vakfı tarafından çıkarıldı. 20 Haziran 2001 tarihinde 29. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali çerçevesinde yer alan “Kökten Geleceğe” isimli solo konserini Atatürk Kültür Merkezi Büyük salonda verdi. 2002 yılında “İnce saz” toplululuğuyla birlikte CRR konser salonunda bir konser verdi ve “Eylül Şarkıları” isimli albümü basıldı. 2003 yılında Türk Müziğine katkılarından dolayı “Müzdak” (İstanbul Türk Müziği Dernek Vakıfları Dayanışma Konseyi) tarafından verilen “10. Yıl Kültür ve Sanat Ödülleri”nden birine layık görüldü. 2004 yılında Şair Hüsamettin Olgun’un şiirlerinden bestelenmiş “Hüznün Hikâyesi” isimli albümü basıldı. 2004 yılında “Berksav” (Bergama Kültür ve Sanat Vakfı) tarafından yılın Türk Müziği Sanatçısı ödülüne layık görüldü. 2004 Yılında Yunanistan Selanik şehrinde bir solo konser ve Selanik Konservatuarında Masterclass olarak ders verdi. 2005 yılında Unesco tarafından Londra'da düzenlenen Akdeniz Vokal(Ses) Festivali'nde ülkemizi temsilen solo konser verdi. 2005 yılında Beyrut Konservatuarında Masterclass dersler verdi. Ayrıca bir solo konser yaptı. 2005 yılında Akustik Yapım'dan "Narçiçeğim 2" isimli albümü dinleyicileriyle buluştu. 2006 yılında İstanbul Ticaret Odası tarafından finanse edilen "Musikişinas İşadamları" isimli CD'si basıldı. 2006 yılında CRR Konser salonunda "Pera 1930" isimli bir solo konser yaptı. Ayrıca pek çok yurtiçi ve yurtdışı konserlerinde solist veya çeşitli topluluklarla ülkemizi temsil etti. Halen müzik yaşamına TRT İstanbul Radyosu'nda devam etmektedir. 

Ropörtaj Künyesi:
Söyleşi Tarihi: Ağustos 2010
Yayın Tarihi: 17 Kasım 2010
Yayın Mecrası: Yeni Şafak Gazetesi
Söyleşi: Orhan Turan
Söyleşi Yeri: Melihat Gülses'in evi

17 kasım sürmanşet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.