Laikler, Ak Parti ve Cemaatin iktidar savaşı - Orhan Turan

Gazeteci Orhan Turan'ın kişisel sitesi

Pazar, Aralık 14, 2014

Laikler, Ak Parti ve Cemaatin iktidar savaşı

Orhan TuranOrhan Turan - En başında Laikler, AK Parti'yi hedef aldı. İkinci rauntta AK Parti ve Cemaat Laiklere karşı, Cemaat ve Laikler de AK Parti’ye karşı ittifakta buluştu. Türkiye’de hiç olmayacak işlere tanık olduk.  

Olanı özetleyelim.
Paralel Yapıya yönelik dün sabah saatlerinde 13 ilde 31 kişi hakkında verilen gözaltı kararı sonrası 25 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Zaman Gazetesi yönetici ve yazarları da var.
17-25 Aralık sonrasında emniyet kanadına yönelik ‘görevden almalar’ sonrası ilk kez cemaatin medya ayağına girilmiş oldu.
Bu operasyon, cemaatin AK Parti’ye yönelik ilk dalaşı sonrası, AK Parti’nin cemaate yönelik ilk dalaşı oldu.
Paralel Yapı’nın 7 Şubat 2012 günü MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağırılmasındaki rolü, süreçte onların ilk adımıydı. Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığı döneminde bu hamleyi boşa çıkarmış,   
Bu hamle de 17 Aralık ve 25 Aralık polis-yargı darbesinin habercisi olmuştu.


28 Şubat sürecinde devlet içinde kadrolaşan darbeci zihniyetin varisleri, 2003’ten itibaren AK Parti’ye yönelik bir darbe planı kurdular. Ay ışığı, Yakamoz, Eldiven ortaya çıkan planlardan bazıları oldu. Ergenekon adıyla el ayak bulan bu yapı AK Parti ve cemaati hedef alıyordu. Bu süreçte

Laikler= AK Parti ve Cemaate
karşıydı.

Bu süreçte cemaat, siyaset üzerinden yerini sağlamlaştırdı. Emniyet, yargı, siyasette köşe taşlarını tuttu. Yargı süreçlerine hâkim oldular. Medya ağı ile operasyonların dinamosu gibi çalıştılar. Bu süreçte AK Parti cemaate karşı son derece olumlu yaklaştı. Zira AK Parti - cemaat ayrımı akıllarda bile yoktu. En başında yürütülen Ergenekon operasyonlarına da bu yüzden olumlu yaklaşıldı. Bu süreçte

AK Parti ve Cemaat = Laiklere
karşıydı.

Ancak Cemaat-AK Parti ayrımı ilk kez 7 Şubat 2012 günü MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağırılmasıyla fark edildi. Anladığımız kadarıyla siyasette arzuladıklarını iktidardan alamayan yapı, bu arzularını daha önce biriktikleri yargı ve emniyet aracılığıyla almaya çalışıyordu. Fidan’ı istemiyorlardı. Zaman, Bugün, Kanaltürk gibi medya organlarında Fidanla ilgili haberler arka arkaya yapıldı durdu. MİT hedefe alındı. Mit TIR’ları işi araya girdi.
Suriye'ye giden TIR'ların 19 Ocak'ta Adana'da jandarma tarafından durdurulması durumu iyice su üstüne çıkardı. Belli ki cemaat artık AK Parti’ye karşı açık bir duruşa geçmişti. Bu süreçte cemaat yalnız değildi. CHP ve diğer ulusalcı laik cephe cemaatin yanında durdu. Bu bağ kimi zaman organik kimi zaman söylem kardeşliği şeklinde gerçekleşti. Artık;

Cemaat + Laikler = AK Parti’ye
karşıydı.

İttifak bozulduktan sonra, ortaya çıkan bu ‘açık niyet’ AK Parti’nin cemaatle arasına mesafe koymasına neden oldu. Hakan Şükür, İdris Bal, İdris Naim Şahin gibi AK Partili vekiller bir bir istifa etti. Başbakan bunlar için ‘tuzluk’ diyordu. O ‘tuzlukların’ istifaları sonrasında savaş artık açıktan yapılmaya başlandı. Erdoğan 30 Mart yerel seçimleri öncesi ‘Paralel Yapı’, ‘Haşhaşi’ adını verdiği bu yapıyla parti tabanının kesinlikle ayrılmasını istedi. Dershaneler de bu sürecin önemli bir ayrım noktasıydı.  MİT olayı sonrası yapılan dershaneler düzenlemesi cemaate karşı atılan ilk kurşun oldu.  
Arada bir çok gelişme de yaşandı. Oradan bugüne, yasadışı dinlemeler kapsamında 4 bine yakın polis hakkında işlem yapıldı. HSY, Danıştay’da düzenlemeye gidildi. Emniyet organizasyonu gözden geçirildi. Anlaşılan bu yapıya bağlı ne kadar adam varsa, devletten temizlenmesi için düğmeye basıldı. Bu süreçte

AK Parti = Cemaat’e
karşıydı.

Kuşkusuz bu süreçten en çok da laik-ulusalcılar mutlu oldu. Zira 2008’de başlayıp 2014’e kadar devam eden Ergenekon, Balyoz soruşturmalarını cemaatin ‘F tipi’ dedikleri yapılanması yürütüyordu.

Ancak “Düşmanımın düşmanı dostumdur” fikriyle hareket eden laik-ulusalcı kesim, bir taraftan cemaate karşı yapılan operasyona ‘intikam’ güdüsüyle bakarken, diğer taraftan da, her şeye rağmen cemaatin söylemleriyle aynı çizgide durmayı sürdürdü. İçeride ‘oh iyi oldu’ sevinci, dışarıda devam eden ‘söylem kardeşliği’ her şeye rağmen elbette özelde Erdoğan’ı, genelde AK Parti nezdinde siyasi İslami hareketi hedef alıyordu. Gelinen süreçte durum ve ilişkiler bir kez daha değişti.

Değişen durum Laik ve ulusalcı kesim açısından artık eşitlikle ifade edilemiyor. Nerede durdukları belli değil. Ancak sıvışan bu sıralamada kimin kime karşı yeni bir hamle yapacağı kuşkusuz merak konusu.

Sizce sırada hangi ittifak var?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.