28 Şubat Dizi (4): Sincan'da tanklar örtülü ödenekten yürütüldü - Orhan Turan

Gazeteci Orhan Turan'ın kişisel sitesi

Perşembe, Şubat 26, 2015

28 Şubat Dizi (4): Sincan'da tanklar örtülü ödenekten yürütüldü

Maliye eski Bakanı Abdullatif Şener, “Cuntaya örtülü ödenekten yüksek miktarda para aldı” dedi. “Silah alımı için para veriyorsunuz, onlar ülke savunması için alınan tanklarla Sincan’da yürüyor” diyen Şener, “Örtülü ödeneğe rağmen, ‘bütçe krizi çıkarmak istediler” dedi.


Orhan TURAN - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Cemil Ertem ise Porazköy silahlarının sırrının çözüldüğünü belirterek, “İlker Başbuğ’ın, ‘boru’ dediği ve ‘envanterimize kayıtlı değil’ açıklamasını yaptığı o silahlar örtülü ödenekten alındığı için envanter dışında kaldı” dedi.

28 Şubat sürecine damgasını vuran gelişmelerden biri de 1997’deki ‘Bütçe Krizi” olmuştu. Kuzey Irak’a düzenlenen operasyon sorasında bir helikopter düşmüş ve o helikopterdeki 11 asker şehit olmuştu. Vahim kaza 7 Haziran 1997’de Hürriyet’in ilk sayfasından duyuruldu. Ertesi gün aynı Hürriyet Gazetesi “Harekât için Ödenek Krizi” başlığıyla benzeri kazaların arkasında yetersiz ödenek olduğunu bildirerek, askerin ‘ödenek talebini’ dile getirmişti. Çevik Bir ve Erol Özkasnak’ın hükümeti yıpratma politikasına dönen süreçle ilgili bilinmeyenleri açıklayan dönemin Maliye Bakanı Abdullatif Şener, askerin aynı günlerde örtülü ödenekten yüksek miktarda para aldığını açıkladı. Şener, kanun gereği örtülü ödeneği verdiğimizi o günlerde söyleyemiyorduk. 28 Şubat’ta bizi askere ödenek vermemekle suçladılar. Ama asker örtülü ödenekten de para aldı. Bu para belgesiz, faturasız, evrak olmadan harcanabilen bir paraydı” dedi.

BELGESİZ, FATURASIZ EVRAKSIZ

Maliye Bakanı Abdullatif Şener: “O günlerde basına da söylemedim. Dallanır budaklanır, yakışık kalmaz diye konuşmamıştım. Ama asker verdiğimiz bütçenin yanında örtülü ödenekten de para almıştı. Miktarını vermeyim. Örtülü ödeneğin kullanıldığı yeri bile söylemek suçtur biliyorsunuz. Yüksek bir miktar… Örtülü ödenekten verilmesinin anlamı şudur, belgesiz, faturasız, evrak olmadan kullanılabilecek bir para anlamına geliyor. 1997’nin Mart ya da Nisan ayları içinde normal bütçeye ek olarak örtülü ödenekten bu parayı aldılar. Ancak buna rağmen Haziran ayında ‘hükümet para vermiyor’ diye kara propaganda yaptılar”

ASKER İÇİN BÜTÇEYİ ZORLADIK

“Daha önceki hükümetler döneminde, Genel Kurmay’ın talep ettiği bütçenin yüzde 70’i ancak verilmişken, 1997’de askere istediği bütçenin 95’ini verdik.  Yine daha önceki yıllarda bütçede yer alan ödeneğin sadece yüzde 40’ı, yıl ortasında serbest bırakılırken, biz bu ödeneğin yüzde 60’ını serbest bıraktık. Bu oran o kadar yüksekti ki, kullanamayacakları bir dilimi serbest bırakmış olduk. Sözde krizin yaşandığı Haziran ayında asker verdiğimiz bütçenin yüzde 60’nı bile harcayamamıştı. Ancak buna rağmen aleyhimizde ‘hükümet askere para vermiyor’ şeklinde kara propaganda faaliyetleri başladı

FİŞLEME İÇİN ASKERİ PERSONEL KULLANILDI

28 Şubat sürecinde yürütülen cunta faaliyetlerinin bütçeden karşılanıp karşılanmadığıyla ilgili soruya yanıt veren Şener, “Bütçeyi bulamamış olsalar da hükümete karşı hareket içinde olacaklardı. Direk olarak bununla ilgisi olmayabilir. Bütçe krizinde asıl amaç kamuoyunu şaşırtacak açıklamalar ve hareketlerle kara propaganda faaliyeti yürütmekti. Ödeneklerin bütçede tertibi vardır. Ama siz, maaşını verdiğiniz personele bu işleri yaparsanız o başka… Ama şöyle bakılır elbette… Silah alımı için para veriyorsunuz, onlar ülke savunması için alınan tanklarla Sincan’da yürüyor mesela… Batı Çalışma Grubu’nun yapacağı masraflar takip ve fişleme masraflarıdır. Bunun için de askeri personeli kullandılar.

ÇEVİK BİR İÇERİDE BAŞKA KAPIDA BAŞKA KONUŞTU

Askerin örtülü ödenekten yüksek miktarda para almasına rağmen, askerin Haziran ayında 50 Trilyon ek ödenek talep ettiğini söyleyen Şener, “Biliyorsunuz ek ödenek talepleri yılsonunda Maliye Bakanlığı’na iletilir. Tartışmanın çözümlenmesi için Başbakanlık’ta bir araya geldik. Bir tarafta, Başbakan Necmettin Erbakan hocamız, Abdullah Gül ve ben, diğer tarafta da Çevik Bir ve üç paşa vardı. Biz ödenek yeterli olmasına rağmen 9. Aydan itibaren bu bütçe talebini değerlendirelim dedik. O toplantıda anlaştık. Basına açıklama yapılmaması kararlaştırıldı. Fakat Çevik Bir kapıdan çıkarken, “Başbakan bizi haklı buldu” diye bir açıklama yaptı. Ertesi gün yayınlanan gazetelerde ise “50 Trilyon ödenek yarın ödeniyor” başlıklarıyla haberler yayınlandı.

Kuzey Irak operasyonu sırasında yaşanan helikopter kazası, TSK ile REFAHYO arasındaki suni bütçe krizinin bahanesi oldu.

Helikopter kazası hiç sorulmadı

Maliye eski Bakanı Abdullatif Şener ‘bütçe krizi’ öncesinde meydana gelen bazı olayların hiç sorgulanmadığını söyledi. Kuzey Irak operasyonu sırasında yaşanan helikopter kazasından sonra “Maliye Bakanı bütçe vermiyor, zor durumdayız” şeklinde yıpratma kampanyasının başlatıldığını söyleyen Şener, “Kazanın kendisi hiç tartışılmadı. Denetime tabi tutulmadı. Neden olduğu bile açıklanmadı. Burada bir ihmal var mı yok mu diye sorulmadı bile. Kazadan hemen sonra sürekli bir bütçe tartışması başladı. Hükümete yönelik yapılan saldırılarda basın da işbirliği yapıyordu. Maliye Bakanı olarak televizyonlara çıkmak istediğimde, açıklama yapmak için televizyon bulamadık.


Tankları yürüten komutan nerede?
“O dönemin iki önemli aktörü vardı. Birisi Çevik Bir, diğeri de Sincan da tankları yürüten komutan Erdal Ceylanoğlu… Çevik Bir hala bazı firmalarda danışmanlık ücretleri alabiliyor. Tankları yürüten komutan Ceylanoğlu ise 2010 YAŞ’ta, önce 1. Ordu Komutanlığına sonra da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na kadar getirildi. 28 Şubat’ın halen yargılanmamış olmaması çok vahimdir.”


CADI AVI BAŞLIYOR

Yaşananlar tek kelimeyle ‘Cadı Avına’ dönüştü. Bu gün ‘hesaplşama’ korkusunu yüksek perdeden dillendirenler, o günlerde yaşanan ‘demokrasi soykırımının’ adeta bir parçası haline geldi. Sokakta sarıkla gezenler gözaltına alınıyor, iş adamları ‘yeşil’ ve ‘kırmızı’ renklerle fişleniyordu. Genel Kurmay, verdiği brifinglerle ‘kelle avına çıkarken’ listeleri tüm kamuoyuna paylaşmaktan çekinmiyordu. 19 gazete, 110 dergi, 51 radyo, 20 televizyon istasyonu, 2 bin 500 dernek, 500 vakıf, binin üzerinde şirket, 1200 yurt, 800'ün üzerinde özel okul ve dershane o listelerde teker teker sıralanıyordu. İşte gazete sayfalarına da yansıyan O avın gün gün icraatı…

SARIK AVI BAŞLADI

14 Mayıs 1997: MGK’da kabul edilen kararlar doğrultusunda, Kılık Kıyafet Kanunu’na aykırı hareket eden kişilere karşı “sarık operasyonu” başlatıldı. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 12'si şeriatçı olmak üzere 14 yabancı üniversitenin denkliğini kaldırdı. Üniversitenin isminde İslam iadesinin yer alması “şeriatçı” olarak akbulu için yeterli görüldü.

ERBAKAN’A GENSORU RED EDİLDİ

16 Mayıs 1997: Sarık avında 81 kişi hakkında işlem yapıldı. ANAP, DSP ve CHP Grup Başkanvekilleri, Başbakan Necmettin Erbakan ve hükümet hakkında gensoru açılmasına ilişkin ortak önergeyi TBMM Başkanlığı'na verdiler. Gensoru önergesinin gündeme alınması, TBMM Genel Kurulu'nda 265 kabul oyuna karşılık 271 oyla reddedildi.

BAŞÖRTÜLÜ SPORCUYA YASAK

19 Mayıs 1997: Çanakkale 18 Mart Stadyumu törenlerinde gösteri yapmak isteyen gösteri yapmak isteyen Tekvando İhtisas Spor Kulübü sporcularına, aralarında türbanlı bir sporcunun bulunması nedeniyle yetkililerce izin verilmedi. Klüp antrenörü Hasan Altınışık olaya tepki gösterdi.

 

RP’YE KAPATMA TALEBİ

21 Mayıs 1997: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidarın büyük ortağı Refah Partisinin laik cumhuriyete karşı eylemlerinin odağı olduğu iddiasıyla temelli kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

161 SUBAY ORDUDAN ATILDI

27 Mayıs 1997: Olağanüstü Yüksek Askeri Şura yapıldı. 161 subay ve astsubayın orduyla ilişkisi kesildi.



İRTİCA AVINDA ‘DEV’ ADIM!29 Mayıs 1997: MGK irticaya karşı yasal düzenlemeler için miatlı çizelgeler göndermeye başladı.


BELEDİYELER DE LİSTEDE

30 Mayıs 1997: İçişleri Bakanlığı 8 belediye başkanı hakkında soruşturma başlattı.

HEDEFTE ‘İRTİCAİ’ SERMAYE
6 Haziran 1997: Genelkurmay’dan irticacı kuruluşlara(!) ambargo başlatıldı. İsmi listede olan kuruluşlardan alışveriş yapılmayacak.


BRİFİNGLE İRTİCA DÖKÜMÜ
12 Haziran 1997: Genel Kurmay’dan basına da brifing: Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri; “Türkiye'de irticai kesim propagandasını, sahip olduğu 19 gazete, 110 dergi, 51 radyo ve 20 televizyon istasyonu ile 'taban geliştirmeye' yönelik olarak sürdürüyor… "Sahip oldukları 2 bin 500 dernek, 500 vakıf, binin üzerinde şirket, 1200 yurt, 800'ün üzerinde özel okul ve dershane var”



ERBAKAN İSTİFA ETTTİ, GÖREV YILMAZ’IN

20 Haziran 1997: Başbakan Necmettin Erbakan, istifasını Demirel’e sundu. Hükümet ortakları, DYP başkanı Tansu Çiller’in başbakan olması konusunda anlaştıkları halde Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini en çok oy alan ikinci parti başkanı Doğru Yol Başkanı Tansu Çiller’e değil, Anavatan Partisi lideri Mesut Yılmaz’a verdi. Demirel birçok DYP milletvekilini bizzat arayarak, partilerinden istida etmeleri gerektiğini etmezler ve Mesut Yılmaz hükümeti güvenoyu alamazsa askeri darbe olacağını öne sürerek DYP grubunun parçalanmasını sağladı.


2 Mart 2012 Yeni Şafak: Postallı Siyaset Apoletli Medya: 28 Şubat




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.