Maliye eski Bakanı Abdullatif Şener, “Cuntaya örtülü
ödenekten yüksek miktarda para aldı” dedi. “Silah alımı için para veriyorsunuz,
onlar ülke savunması için alınan tanklarla Sincan’da yürüyor” diyen Şener,
“Örtülü ödeneğe rağmen, ‘bütçe krizi çıkarmak istediler” dedi.
Orhan TURAN - İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi
Cemil Ertem ise Porazköy silahlarının sırrının çözüldüğünü belirterek, “İlker
Başbuğ’ın, ‘boru’ dediği ve ‘envanterimize kayıtlı değil’ açıklamasını yaptığı
o silahlar örtülü ödenekten alındığı için envanter dışında kaldı” dedi.
.jpg)
BELGESİZ, FATURASIZ EVRAKSIZ
Maliye Bakanı Abdullatif Şener: “O günlerde basına da söylemedim. Dallanır budaklanır,
yakışık kalmaz diye konuşmamıştım. Ama asker verdiğimiz bütçenin yanında örtülü
ödenekten de para almıştı. Miktarını vermeyim. Örtülü ödeneğin kullanıldığı
yeri bile söylemek suçtur biliyorsunuz. Yüksek bir miktar… Örtülü ödenekten
verilmesinin anlamı şudur, belgesiz, faturasız, evrak olmadan kullanılabilecek
bir para anlamına geliyor. 1997’nin Mart ya da Nisan ayları içinde normal
bütçeye ek olarak örtülü ödenekten bu parayı aldılar. Ancak buna rağmen Haziran
ayında ‘hükümet para vermiyor’ diye kara propaganda yaptılar”
ASKER İÇİN BÜTÇEYİ ZORLADIK
“Daha önceki hükümetler döneminde, Genel Kurmay’ın talep
ettiği bütçenin yüzde 70’i ancak verilmişken, 1997’de askere istediği bütçenin
95’ini verdik. Yine daha önceki yıllarda
bütçede yer alan ödeneğin sadece yüzde 40’ı, yıl ortasında serbest
bırakılırken, biz bu ödeneğin yüzde 60’ını serbest bıraktık. Bu oran o kadar
yüksekti ki, kullanamayacakları bir dilimi serbest bırakmış olduk. Sözde krizin
yaşandığı Haziran ayında asker verdiğimiz bütçenin yüzde 60’nı bile
harcayamamıştı. Ancak buna rağmen aleyhimizde ‘hükümet askere para vermiyor’
şeklinde kara propaganda faaliyetleri başladı
FİŞLEME İÇİN ASKERİ PERSONEL KULLANILDI
28 Şubat sürecinde yürütülen cunta faaliyetlerinin
bütçeden karşılanıp karşılanmadığıyla ilgili soruya yanıt veren Şener, “Bütçeyi
bulamamış olsalar da hükümete karşı hareket içinde olacaklardı. Direk olarak
bununla ilgisi olmayabilir. Bütçe krizinde asıl amaç kamuoyunu şaşırtacak
açıklamalar ve hareketlerle kara propaganda faaliyeti yürütmekti. Ödeneklerin
bütçede tertibi vardır. Ama siz, maaşını verdiğiniz personele bu işleri
yaparsanız o başka… Ama şöyle bakılır elbette… Silah alımı için para
veriyorsunuz, onlar ülke savunması için alınan tanklarla Sincan’da yürüyor
mesela… Batı Çalışma Grubu’nun yapacağı masraflar takip ve fişleme
masraflarıdır. Bunun için de askeri personeli kullandılar.
ÇEVİK BİR İÇERİDE BAŞKA KAPIDA BAŞKA KONUŞTU
Askerin örtülü ödenekten yüksek miktarda para almasına
rağmen, askerin Haziran ayında 50 Trilyon ek ödenek talep ettiğini söyleyen
Şener, “Biliyorsunuz ek ödenek talepleri yılsonunda Maliye Bakanlığı’na
iletilir. Tartışmanın çözümlenmesi için Başbakanlık’ta bir araya geldik. Bir
tarafta, Başbakan Necmettin Erbakan hocamız, Abdullah Gül ve ben, diğer tarafta
da Çevik Bir ve üç paşa vardı. Biz ödenek yeterli olmasına rağmen 9. Aydan
itibaren bu bütçe talebini değerlendirelim dedik. O toplantıda anlaştık. Basına
açıklama yapılmaması kararlaştırıldı. Fakat Çevik Bir kapıdan çıkarken,
“Başbakan bizi haklı buldu” diye bir açıklama yaptı. Ertesi gün yayınlanan
gazetelerde ise “50 Trilyon ödenek yarın ödeniyor” başlıklarıyla haberler
yayınlandı.
![]() |
Kuzey Irak operasyonu sırasında yaşanan helikopter kazası, TSK ile REFAHYO arasındaki suni bütçe krizinin bahanesi oldu. |
Helikopter kazası hiç sorulmadı
Maliye eski Bakanı Abdullatif Şener ‘bütçe krizi’
öncesinde meydana gelen bazı olayların hiç sorgulanmadığını söyledi. Kuzey Irak
operasyonu sırasında yaşanan helikopter kazasından sonra “Maliye Bakanı bütçe
vermiyor, zor durumdayız” şeklinde yıpratma kampanyasının başlatıldığını söyleyen
Şener, “Kazanın kendisi hiç tartışılmadı. Denetime tabi tutulmadı. Neden olduğu
bile açıklanmadı. Burada bir ihmal var mı yok mu diye sorulmadı bile. Kazadan
hemen sonra sürekli bir bütçe tartışması başladı. Hükümete yönelik yapılan
saldırılarda basın da işbirliği yapıyordu. Maliye Bakanı olarak televizyonlara
çıkmak istediğimde, açıklama yapmak için televizyon bulamadık.
Tankları yürüten
komutan nerede?
“O dönemin iki önemli aktörü vardı. Birisi Çevik Bir,
diğeri de Sincan da tankları yürüten komutan Erdal Ceylanoğlu… Çevik Bir hala
bazı firmalarda danışmanlık ücretleri alabiliyor. Tankları yürüten komutan
Ceylanoğlu ise 2010 YAŞ’ta, önce 1. Ordu Komutanlığına sonra da Kara Kuvvetleri
Komutanlığı’na kadar getirildi. 28 Şubat’ın halen yargılanmamış olmaması çok
vahimdir.”
CADI AVI BAŞLIYOR
Yaşananlar tek kelimeyle ‘Cadı Avına’ dönüştü. Bu gün ‘hesaplşama’ korkusunu yüksek perdeden dillendirenler, o günlerde yaşanan ‘demokrasi soykırımının’ adeta bir parçası haline geldi. Sokakta sarıkla gezenler gözaltına alınıyor, iş adamları ‘yeşil’ ve ‘kırmızı’ renklerle fişleniyordu. Genel Kurmay, verdiği brifinglerle ‘kelle avına çıkarken’ listeleri tüm kamuoyuna paylaşmaktan çekinmiyordu. 19 gazete, 110 dergi, 51 radyo, 20 televizyon istasyonu, 2 bin 500 dernek, 500 vakıf, binin üzerinde şirket, 1200 yurt, 800'ün üzerinde özel okul ve dershane o listelerde teker teker sıralanıyordu. İşte gazete sayfalarına da yansıyan O avın gün gün icraatı…ERBAKAN’A GENSORU RED EDİLDİ
16 Mayıs 1997: Sarık avında 81 kişi hakkında işlem
yapıldı. ANAP, DSP ve CHP Grup Başkanvekilleri, Başbakan Necmettin Erbakan ve
hükümet hakkında gensoru açılmasına ilişkin ortak önergeyi TBMM Başkanlığı'na
verdiler. Gensoru önergesinin gündeme alınması, TBMM Genel Kurulu'nda 265 kabul
oyuna karşılık 271 oyla reddedildi.
BAŞÖRTÜLÜ SPORCUYA YASAK
19 Mayıs 1997: Çanakkale 18 Mart Stadyumu törenlerinde
gösteri yapmak isteyen gösteri yapmak isteyen Tekvando İhtisas Spor Kulübü
sporcularına, aralarında türbanlı bir sporcunun bulunması nedeniyle
yetkililerce izin verilmedi. Klüp antrenörü Hasan Altınışık olaya tepki
gösterdi.
![]() |
RP’YE KAPATMA TALEBİ
21 Mayıs 1997: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidarın büyük ortağı Refah Partisinin laik cumhuriyete karşı eylemlerinin odağı olduğu iddiasıyla temelli kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

21 Mayıs 1997: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidarın büyük ortağı Refah Partisinin laik cumhuriyete karşı eylemlerinin odağı olduğu iddiasıyla temelli kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
|

161 SUBAY ORDUDAN ATILDI
27 Mayıs 1997: Olağanüstü Yüksek Askeri Şura yapıldı. 161 subay ve astsubayın orduyla ilişkisi kesildi.
27 Mayıs 1997: Olağanüstü Yüksek Askeri Şura yapıldı. 161 subay ve astsubayın orduyla ilişkisi kesildi.
ERBAKAN İSTİFA ETTTİ, GÖREV YILMAZ’IN
20 Haziran 1997: Başbakan Necmettin Erbakan, istifasını
Demirel’e sundu. Hükümet ortakları, DYP başkanı Tansu Çiller’in başbakan olması
konusunda anlaştıkları halde Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini en
çok oy alan ikinci parti başkanı Doğru Yol Başkanı Tansu Çiller’e değil,
Anavatan Partisi lideri Mesut Yılmaz’a verdi. Demirel birçok DYP milletvekilini
bizzat arayarak, partilerinden istida etmeleri gerektiğini etmezler ve Mesut
Yılmaz hükümeti güvenoyu alamazsa askeri darbe olacağını öne sürerek DYP
grubunun parçalanmasını sağladı.
![]() |
2 Mart 2012 Yeni Şafak: Postallı Siyaset Apoletli Medya: 28 Şubat |
BEŞİNCİ BÖLÜM: MEDYA NİŞAN ALDI, CUNTA TETİĞİ ÇEKTİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.