28 Şubat Dizi (3): Askerin dosyalarından haberimiz vardı - Orhan Turan

Gazeteci Orhan Turan'ın kişisel sitesi

Pazartesi, Şubat 23, 2015

28 Şubat Dizi (3): Askerin dosyalarından haberimiz vardı


GİRİŞ
Orhan TURAN - 28 Şubat’ın temelde 3 aşamadan oluştuğunu söyleyebiliriz. İlki asker içindeki cunta faaliyetlerinin ortaya çıkması ve hükümetin bu konuyla ilgili istihbarat tarafından bilgilendirilmesidir. İkincisi ise medya destekli yıpratma operasyonu ve buna bağlı tehdit şantaj ve ikna faaliyetleriyle hükümet kanadından 50’yi aşkın milletvekilinin istifaya zorlanarak hükümetin sayısal üstünlüğünün düşürülmesidir. Son darbe ise 28 Şubat 1997’de REFAH-YOL hükümetine imzalatılan 18 maddelik kararlar (28 Şubat Kararları) olmuştur. Bu bölümde asker içindeki cunta faaliyetlerinin ortaya çıkması ve hükümetin bu konuyla ilgili istihbarat tarafından bilgilendirilmesi konusunu ele alıyoruz.

KISACA
28 Şubat post modern darbe öncesinde, sürecinin illegal kuruluşlarından Batı Çalışma Grubu’yla ilgili (BÇG) ilk dosya Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu tarafından İçişleri Bakanlığı Meral Akşener’e sunuldu. Klasörde, Genel Kurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in hazırladığı BÇG oluşumunun içinde olduğu darbe hazırlıklarından söz ediliyor, adım adım sürecin işleyişi anlatılıyordu. Akşener dosyayı, Adalet Bakanı Şevket Kazan’a o da dönemin Başbakan’ı Çillere iletti. ‘Darbe’ dosyaları nihayet (Refah Partisi- Doğru-Yol Partisi) REFAHYOL koalisyon hükümetinin Başbakanı Necmettin Erbakan tarafından, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e verdi.
Demirel, darbe ihbarını içeren BÇG dosyasını alıp gereğini yapmak yerine askere iade etti. Hem de dosyanın kışladan sızdırılmasıyla ilgili fırçasını çekerek… BÇG dosyaları yeniden Çevik Bir’e ulaştı. Yani, Çevik Bir tarafından hazırlanan belgeler, dönüp dolaşıp yeniden Çevik Bir’in eline geçmiş oldu.
Sonra dosyayı askerden temin eden istihbaratçılar “Casus” olarak tanımlanacak ve milletvekili istifalarıyla hükümet “yeter” sayıdan düşerek Demirel hükümeti kurma görevini Çiller yerine Anavatan Partisi’ne verecekti.   


28 Şubat sürecinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı çalışan Batı Çalışma Grubu’nu ifşa eden dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu
Emniyetin tüm darbe teşebbüslerinden ve fişleme çalışmalarından en başından beri haberdardık.

Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’na hangi kuvvet komutanı, koltuğunun altında hangi dosya ile geliyorsa onu biliyorduk. Hiçbir şey sır değildi. Biz dosyaları hükümete veriyorduk, hükümet de Cumhurbaşkanına… Ama Demirel de askere geri gönderiyordu

   "EN BAŞINDAN BİLİYORDUK"


Bülent Orakoğlu
“Ordudaki cunta yapılanmasını en başından itibaren biliyorduk. Milli Güvenlik Kurulu’nu hatırlayın. Ben İstihbarat Daire Başkanı olduktan 25-30 gün sonra MGK yapıldı. Bütün kuvvet komutanları koltuklarının altında dosyalarla kurul toplantısına katılıyordu. Biz Emniyet İstihbarat olarak, Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’na hangi kuvvet komutanı, koltuğunun altında hangi dosya ile geliyorsa onu biliyorduk. MGK toplantılarına gelen dosyaların hiç birisi Emniyet İstihbaratı açısından sürpriz değildi. O dosyaların hiç birisi sır değildi. Hepsini biliyorduk. Dosyaları sunduğumuz herkes rahmetli Erbakan dışında bugün yaşıyor. Hiç kimse bunu yalanlayamaz. Kuvvet komutanlarının hangi konularda sivil iradeyi sıkıştıracakları konusunda Emniyet İstihbaratı gerekli bilgilendirmeyi yapmıştı”

DEMİREL BELGELERİ GERİ GÖNDERDİ


“Demirel bu belgeleri alıp gereğini yapmak yerine yeniden Genel Kurmay Başkanlığı’na gönderdi. Emniyet BÇG belgelerini Erbakan’a vermiş, Erbakan’da Cumhurbaşkanı Demirel’e sunmuştu. Cumhurbaşkanı, belgeyi dönemin Genel Kurmay Başkanı Hakkı Karadayı’ya, o da Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’ya gönderiyor. Belge son olarak da Genel Kurmay 2. Başkanı Çevik Bir’e kadar geliyor. Yani, Çevik Bir tarafından hazırlanan belgeler, dönüp dolaşıp yeniden Çevik Bir’in eline geçiyordu. Demirel eğer isteseydi, bizim hükumete sunduğumuz Batı Çalışma Grubu belgelerini aldığında bu cuntanın faaliyetlerini durdurabilirdi. Ancak gereğini yapmak yerine belgeleri alıp Deniz Kuvvetleri’nin eline verdi” 

ASKER İKTİDARDAN BAĞIMSIZ PKK İLE GÖRÜŞÜYORDU


“Cunta, tüm faaliyetlerini Psikolojik Harekât Merkezi’nden yürütüyordu. Genel Kurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, Batı Çalışma Grubu'nun başkanı olduğu bilinen Çetin Doğan birlikte hareket etti. Bir merkez kurdular. Bunlar Milli Güvenlik Belgesi’ni bile değiştirerek, Türkiye’nin ‘tehdit’ sıralamasında, irticayı ilk sıraya koydular. O sırada da terör örgütüyle görüşmeler yapıyorlardı. Sivil iradenin haberi bile yoktu bu görüşmelerden…"

TSK’YA İSTİHBARATI KESTİK


Biz de o güne kadar rutin bir işlem vardı. Alınan istihbaratların hepsi bir klasörü Milli Güvenlik Kurulu’na, bir klasörü Başbakan’a, biri Cumhurbaşkanı’na giderdi. Genel Kurmay’a gönderilen tüm bilgilerin Batı Çalışma Grubu’na aktığını tespit edince Genel Kurmay’a giden bilgi ve belgeleri kestim. Sonra hakkımızda bir iddianame hazırlandı. İddianamede, Türkiye Cumhuriyeti Emniyeti İstihbarat Daire Başkanı olarak, “Emniyet İstihbaratı içerisinde gizli bir yapı oluşturmakla” suçlandım.

2 İSTİHBARATÇI ‘KÖSTEBEK'LE İTİBARSIZLAŞTIRILDI

2 Temmuz 1997 SABAH

2 Temmuz 1997 tarihli Sabah Gazetesi
3 Temmuz 1997 -SABAH Saygı Öztürk'ün haberi

Emniyet’te görevli Deniz Onbaşı M. Kadir Sarmusak aracılığıyla, Deniz Kuvvetleri’nden ‘fişleme belgelerinin’ sızdırılması, dönemin cuntasını da çileden çıkardı. Gelişme ‘skandal’ manşetiyle 2 Temmuz 1997 tarihli Sabah Gazetesi’nde veriliyordu. Saygı Öztürk, Genel Kurmay’dan servis edilen belgelerle ‘Köstebek Skandalı’nı gün gün haberlerine taşıyordu. Ancak hükumete karşı, cuntanın benzer faaliyetleri bu tartışmaya söz konu bile edilmiyordu.

CUNTAYI İFŞA EDEN O BELGELER


Emniyet İstihbaratın cunta faaliyetleriyle ilgili ifşa ettiği ilk belgeler…
Kurmay Albay Kurmay Başkanı Mahmut Sancar imzalı ilk belgede, fişleme için tüm TSK personeli ve ailelerinin kullanılmasına karar verilirken, 16 Nisan 1997 tarihli, Korgeneral Harekat Başkanı Çetin Doğan imzalı "Laiklik Aleyhtarı faaliyetler" konulu yazıda da camilerde dinleme yapılması emrediliyor. "Batı Çalışma Grubu Bilgi İhtiyaçları" başlıklı 5 Mayıs 1997 tarihli son belgede ise tüm kurum ve kuruluşların fişlenmesi emrediliyor.

ASKER AİLESİNE FİŞLEME EMRİ


2. Kolordu Komutanlığı'nın 14 Şubat 1997 tarihli emrine istinaden, 8. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nın, 19 Şubat 1997 tarihli, "haber toplama" konulu yazısı.
1. Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Silahlı Kuvvetler'i iç ve dış tehditlere karşı koruma ve kollamak, her Türk vatandaşının olduğu kadar TSK personeli ve onların eş ve çocuklarının da en büyük milli görevidir.
2. Bu bakımdan Kara Kuvvetleri'nin tüm personeli ve aileleri birer haber toplama vasıtasıdır.
3. Tüm Kara Kuvvetleri personeli ve ailelerinin elde edeceği her türlü belge, bilgi ve haberi bu konunun üst komutanlık tarafından bilinip bilinmediği yorumunu yapmadan aileler yoluyla üst komutanlığa ulaştırması ve personelin bu hususta bilgilendirilmesi ilgi ile emredilmiştir.
Kurmay Albay Kurmay Başkanı Mahmut Sancar
İmza:

TÜM HUTBELER DİNLENECEK


Gen Kur 16 Nisan 1997 Gizli Belge: Vaazları dinleme ve raporlama emri


Genelkurmay Başkanlığı'nın 16 Nisan 1997 tarihli, "Laiklik Aleyhtarı faaliyetler" konulu yazısı.

 1. "Muhtelif kaynaklardan camilerimizde laiklik aleyhtarı vaazlar verildiği, bu vaazların içeriğinde kanunen suç teşkil eden ibareler olduğu, hutbe ve vaazların verilmesinde Diyanet Başkanlığı'nca yayınlanan dokümana uyulmadığı gözlenmiştir.
2. Garnizon komutanlılarınca öncelikle Cuma ve bayram namazları olmak üzere gayri muayyen zamanlarda verilen hutbe ve vaazların personel görevlendirmek suretiyle takibinin ve tespit edilen hususların yer ve zaman belirtilerek rapor edilmesinin laiklik aleyhtarı tutum ve davranışları önlemeye yönelik çalışmalar için faydalı olacağı değerlendirilmektedir.
3. Konunun hassasiyeti dikkate alınarak görevlendirilecek personelin seçimi ve görevin icrasının, garnizon komutanlıklarınca bizzat takip ve kontrol edilmesi uygun mütalaa edilmektedir."

İmza: Çetin Doğan, Korgeneral Harekat Başkanı


6 MİLYON KİŞİYE FİŞLEME EMRİ


Batı Çalışma Grubu 5 Mayıs 1997 tarihli Gizli Belgesi


Dz.KK'lığının 5 Mayıs 1997 tarihli, "Batı Çalışma Grubu Bilgi İhtiyaçları" başlıklı yazısı:

 "Batı Çalışma Grubu faaliyetlerine yönelik olarak, ilgi ile gönderilmesi istenen bilgi ve raporlara ilave olarak, aşağıda belirtilen bilgilerin de derlenmesi ihtiyacı doğmuştur. İl ve ilçelerdeki;

a) Tüm dernekler, vakıflar, meslek kuruluşları, işçi ve işveren sendikaları ve konfederasyonları
b) Yükseköğretim kurumları (fakülte, yüksekokul ve enstitüler)
c) Yurtlar, (Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı, kurum ve kuruluşlara bağlı, özel yurtlar)
d) Üst düzey yöneticiler (vali, kaymakam, büyükşehir belediye başkanları, belediye başkanları) ile diğer mülki makamlarda bulunan görevlilere (müdür, daire başkanları) ait biyografiler, anılan şahısların siyasi görüş/yönleri
e) İl genel meclis ve belediye meclis üyeleri
f) Siyasi parti il ve ilçe teşkilatları yönetim kadroları,
g) Yerel TV, radyo, gazete, dergi ve diğer basın-yayın kuruluşları..."


AVA ÇIKAN CUNTA YAKALANINCA ŞİKAYET EDİYOR


Gen-Kur. 2 Haziran 97 tarihli Gizli belge
Suçüstü yakalanan cunta, yaptığı fişlemeleri izah etmek yerine, Emniyet’in yaptığı ifşaattan duyduğu rahatsızlığı Başbakan’a şikâyet ediyor. Dönemin Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı imzalı ‘kişiye özel’ ve ‘gizli’ ibareli 2 Haziran 97 tarihli belgenin 3. Maddesinde “Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda, askerlik hizmetini yapmakta emniyet kökenli bir personelinden istifade ederek, Genel Kurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarının faaliyetleri hakkında… bilgi toplama faaliyetleri son derece sakıncalı, düşündürücü ve esef verici bir durumdur” ifadeleri yer alırken, 4. Maddede ise: “Devletin işleyişine, geleneklerine, çalışma düzenine ve yasalara aykırı olan bu tür faaliyetler, aynı zamanda devletin kurumları arasında güven ve işbirliğini sarsıcı mahiyettedir” deniliyor.


Emniyet İstihbarat Başkanı Bülent Orakoğlu ve ona bağlı olarak askerlik yaparken bu belgeleri temin eden Onbaşı Kadir Sarumsak hakkında "Casusluk"tan dava açıldı. Açılan davada Orakoğlu ve Sarumsak için bir örgüt şeması oluşturuldu. 


ORAKOĞLU VE SARMUSAK CASUS OLUYOR


Dava Eylül 1997'de açıldı.
Türkiye yakın tarihine Köstebek davası adıyla giren davada, darbe hazırlıklarını hükümete bildiren Emniyet İstihbarat Başkanı Bülent Orakoğlu ve ona bağlı olarak askerlik yaparken bu belgeleri temin eden Onbaşı Kadir Sarmusak hakkında "Casusluk"tan dava açıldı. Açılan davada Orakoğlu ve Sarumsak için bir örgüt şeması oluşturuldu. 





Trajikomik bu şema Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nın yapılanmasını göstermekle birlikte, özünde istihbarat toplamak ve hükümete bildirmekle görevli bu yapıya suç isnad ediliyordu. Ne var ki yargılama sonunda iki isim de beraat edecekti. Dava sürecine daha yakından bakıldığında;Orakoğlu ve Sarumsak hakkında dava 11 Eylül 1997'de açıldı.




Batı Çalışma Grubu 28 Şubat 1997’de hükümete zorla imzalattırılan 18 maddelik “İrtica önlemlerini” içeren tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararlarının takibi için kurulmuştu. Orakoğlu ve Sarumsak da BÇG’nin bazı belgelerine ulaştı. Bu belgeleri yukarıda vermiştik. Ancak kısaca ilk belge camilerdeki vaazların dinlenmesini içeren 16 Nisan 1997 tarihli belge, ikinci belge yurt, okul, dernek gibi tüm STK’ların fişlenmesini içeren 29 Nisan 1997 tarihli Çevik Bir imzalı belge ve 3. belge birim bilgi ihtiyaçlarının karşılanması hakkında olan belgeydi.
Emniyet İstihbaratın elde ettiği belgeler hükümete ulaştırıldı. Demirel aracılığıyla asker bu gelişmeden haberdar olunca Deniz Kuvvetleri'nde soruşturma açıldı.




Emniyet İstihbarat Dairesi'nde geçici görevle çalışan polis kökenli deniz onbaşı Kadir Sarmusak'tan şüphelenen askeri savcılık Sarmusak'ı sorguladı.
Olay basında yer alınca Sarmusak tekrar sorgulanarak 7 Temmuz 1997'de tutuklandı.
3 gün sonra bir BÇG belgesi daha basında yer aldı. Bu belge STK’lar televizyonlar, gazeteler, radyolar ve kurumların fişlenmesi hakkındaydı. (Yukarıda yer verildi)
Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu da bu belgeyi İçişleri Bakanı Meral Akşener'e ilettiği için askerî savcı tarafından sorgulandı ve 16 Temmuz 1997 tarihinde tutuklandı.
11 Eylül 1997'de başlayan dava dosyasında yer alan BÇG belgelerinin orijinal belgelerle karşılaştırılması gerektiği için savcı belgelerin asıllarını, resmi yazıyla Genelkurmay'dan istedi. Ancak, Genelkurmay asıl BÇG belgelerini göndermedi.
Zira gönderseydi, yasadışı olan bu belgelerin gerçek olduğu anlaşılacaktı. Durum böyle olunca yargılama sonucu Bülent Orakoğlu ve Kadir Sarmusak suçsuz bulundular.




28 ŞUBAT DAVASI

  
28 Şubat davasıyla ilgili sanıklar ilk defa 2 Eylül 2013'te hâkim karşısına çıktı. Savcılık ilk olarak MGK kararlarını yazan 4 sivil memur hakkında soruşturma açtı.  Davada 76 sanık tutuklu 103 sanık mahkemede yargılandı. 
19 Aralık 2013’te görülen davada "Tutuklu süreleri göz önüne alınarak ve delilleri karartma şüphesinin ortada kalkması" gerekçesiyle Emekli Orgeneral Çetin Doğan dışında tutuklu sanık kalmadı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava kapsamında Emekli Orgeneral Çevik Bir, Emekli Orgeneral Çetin Doğan, Emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, Emekli Tümgeneral Kenan Deniz ve Tuğgeneral İdris Koralp tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Davada dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ve ona bağlı olarak askerlik yaptığı sırada Batı Çalışma Grubu’na ait belgeleri emniyete sızdıran Onbaşı Kadir Sarmusak da tanık olarak ifade vermiştir. Davanın Şubat 2015’te görülen 3 ayrı duruşmada dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener (DYP), dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan (RP), Dönemin Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan (DYP), ayrı duruşmalarda ifade verdi. 3 isim de şikâyetçi olmadı. En fazla dikkat çeken de Şevket Kazan’ın ifadesi sırasında yaşanan diyaloglar oldu. Kazan, mahkemede “kimseden şikâyetçi değilim” dediğinde, duruşma salonunda bulunan Çevik Bir, “Teşekkür ediyorum” diyerek karşılık verdi. Mağdur ve müştekilerin yargı önünde çekimser ya da şikâyetçi olmamalarıyla ilgili farklı değerlendirmeler yapılsa da, konjonktürel ve siyasi nedenlerin bu dönüşümde etkili olduğu söylenebilir. Zira Kazan, duruşma sonrası bir gazetecinin “Neden şikâyetçi olmadınız sorusuna, “Kimi kime şikâyet edeceksiniz” yanıtını vermiştir.
Meral Akşener ise aynı soruya, “Ben zamanında bana yapılan hakaretleri Başbakan’a kadar götürdüm” diyerek yanıt vermiştir. Diğer taraftan darbeden hüküm giyecek eski askerlerin, diyalogları ve bu yöndeki ikna kulislerinin de müştekilerin şikâyetçi olmamaları yönünde etkili olduğu düşünülmektedir. Zira Şevket Kazan, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada “şikâyetçi değilim” diyerek ifade verdiğinde, “sanıklar arasında tanıdığım dostlarım var” demiştir.Açık darbe girişimiyle ilgili dava halen devam ediyor. 23 Şubat 2015 itibarıyla tutuklu sanığın kalmadığı davada tüm sanıklar tutuksuz yargılanıyor. 


28 Şubat Yazı Dizisi 3. Bölüm. 1 Mart 2012 tarihli yayın - Yeni Şafak Gazetesi



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: “28 ŞUBAT'IN TANKLARI ÖRTÜLÜ ÖDENEKLE YÜRÜTÜLDÜ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.