Arap Baharı'nda, “Batı yanlısı demokratik rejim" değişikliği hamlesi başarısız olan Batı'nın en büyük kabusu, Bahar'dan çıkan "İslam Hilafeti'nin" tüm dünya Müslümanlarını cihada çekmesi...
Orhan TURAN - "Diktatör” rejimlere yönelik “Demokratik” başkaldırı
olarak kendisini gösteren “Arap baharı”, kısa süre sonra yerini “İslami uyanış”
hareketine bırakınca, Batı’nın müdahalesi gecikmedi.
El Cezire’de (Ortadoğu) “Batı
yanlısı” “Demokratik protestolara” tam destek veren Batı, bu protestoların
zamanla “İslami yönetim” arzusuna evrilmesiyle strateji değişikliğine giderek süreci
yeniden tersine çevirecek bir eylem planı hazırlığına başladı.
Bu yeni eylem planı gereği “İslami hareketlerin”
güçlenmesi ihtimaline karşı, uğrunda protestolar yapılan Arap “diktatörlerine” artık
ses çıkarılmıyor.
Hatta kısa süre önce İslami örgütlere karşı bu “diktatörlere”
el altından yapılan destekleme faaliyetleri son günlerde açıktan yürütülen ittifaklarla
kendisini gösteriyor.
Zira Suriye ve Irak’ta kıvılcımı ateşlenen “Halifelik pratiği”
Libya, Mısır, Nijer, Tunus, Cezair’e çoktan sıçradı.
ÖZET: Batı’nın “Arap Devrimi” dediği hareket 2013 Haziran’dan itibaren “İslam Devrimine” dönüşmeye başladı. Batı’nın artık en büyük tedirginliği ise Müslümanların 100 yıl sonra yeniden “Halifelik” fikriyle meşgul olmaya başlamaları oldu. Ve daha büyük kâbusu ise bu fikrin uluslararası bir cihadın fitilini ateşlemesi düşüncesi…
Cezire’deki yangının çıkışıyla ilgili kriminal inceleme
yapılacak olsaydı, bulgular arasında 100 yıl öncesinden izler de olacaktı.
Her şey 1. Dünya Savaşı sonrasında Batı’nın “Ortadoğu”
adını verdiği Osmanlı topraklarının, galip ülkeler arasında paylaşılmasıyla başladı.
Sınırlar cetvelle çizildi, sadece dört renk kullanılarak 21 ülkeye bayrak
dikildi. İslam ümmetinin Cezire’deki Arap halkı, farklı ülkelerin “Üniter”
halkları oluverdi. Batı yanlısı bu ülkelerin yönetimine ise krallıklar, cuntalar,
ya da diktatörlükler getirildi.
Bu yönetimlerin “Müslümanlara rağmen” yürüttüğü siyaset
ise bölge Müslümanlarında sürekli bir sıkışmayı beraberinde getirdi.
Ne var ki, seküler, Batı yanlısı “Ortadoğu” iktidarları
tarafından yıllarca baskı altında tutulan Müslümanlar, “Arap Baharı” olarak
tanımlanan “Demokratik halk hareketleriyle” boşalma fırsatı yakalamış oldu. Oysa
“Arap Baharı” planı içinde bu grup hiç hesap edilmedi. Zira süreç, İslami
yönetimlerin gelmesine zemin hazırlamak için değil, tersine “Demokratik Batı
yanlısı” bir bölgenin planlarını yapıyordu.
Zira Kafkasya, Doğu Avrupa ve diğer bazı bölgelerde “Beyaz
Devrim”, “Turuncu Devrim”, ya da “Lale Devrimi” gibi adlarla bilinen halk
hareketleri, yine Batı tarafından desteklenen ve daha önce uygulanmış başarılı
operasyonlardı.
Ancak bu devrimlerin devamı olarak “Ortadoğu’da” sahaya
sürülen “Arap Devrimi” beklenen sonucu vermedi.
Batı’nın “Arap Devrimi” dediği hareket 2013 Haziran’dan
itibaren “İslam Devrimine” dönüşmeye başladı. Zira, ilk olarak 2003’te ABD
işgaline karşı Irak’ta bir direniş örgütü olarak ortaya çıkan "Irak Şam İslam
Devleti" (IŞİD) “Arap Baharı’ndan”, “Hilafet”
çıkarmayı bildi.
Suriye rejimine yönelik 2010’da başlayan halk
hareketlerinde ilk olarak “Özgür Suriye Ordusu” adıyla ordudan kopmuş askerin
yer aldığı hareketle birlikte olan alan IŞİD, verilen silahlı mücadele sonunda
Suriye’de “demokratik” değil “İslami” bir rejim olması gerektiğini savunarak 2013’te
bu yapıdan ayrıldı.
IŞİD, Ocak 2014’te Suriye’nin Rakka kentini, Haziran
2014’te ise Irak’ın Musul kentini ele geçirdi. 29 Haziran 2014’te ise Halifelik
ilan ederek “Irak Şam İslam Devleti” olan adını “İslam Devleti” olarak
değiştirdiğini, bundan sonra da devlet olarak hükmedeceğini ilan etti.
İşte ne olduysa bu süreçle birlikte yaşandı. Cezire
bölgesinde İngiltere büyüklüğünde sınırlara ulaşan "İslam Devleti", sancağı,
parası, adliyeleri, hastaneleri olan bir devlet haline geldi. Üstelik sadece
Suriye’de değil. Libya, Nijerya, Mısır-Sina kurtarılmış bölgeleriyle “Vilayet”
haline getirilip "İslam Devletine” “biat” ederek bu “ülkenin” parçası oldu. Tüm
coğrafyalarda kullanılan Hilafet Bayrağı ise Batı’nın kaygılarını büyütmeye yetti.
Ele geçirdiği ve hâkim olduğu bölgelerde tüm kurumlarını
yerleştirerek, İslam şeriatını, had cezalarını uygulayan "İslam Devleti’nin bu
yayılımı, kuşkusuz dünya Müslümanlarının örgüte bakışını derinden etkilemeye
devam ediyor. Ve bu bakışı iyi analiz eden Batı'nın şu sıralar en büyük kabusu ise uluslararası bir cihatla karşı karşıya gelmeleri ihtimali...
Irak ve Suriye'de destek bulan, Kafkasya (Rus, Çeçen, İnguş) Asya, (Azeri, Özbek, Türkmen, Tacik, Çin) Arap Yarımadası - Afrika (Suudi Arabistan, Katar, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, Libya, Sudan), Avrupa (Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka), Kanada ve ABD'deki Müslümanların hali hazırda zaten içinde bulunduğu bu cihat hareketinin, uluslararası çapta ve daha yüksek yoğunluklu bir cihada evrilmesi hiç de uzak görünmüyor.
Sonuç olarak Batı'yı ve Batı yanlısı bölge ülkelerini hedef alan bu "cihad" yüksek sirkülasyonla "mücahit" akışını sağlamaya devam ederse, Batı'nın gördüğü kabuslar "Elm sokağı"nda gerçek olabilir.
Irak ve Suriye'de destek bulan, Kafkasya (Rus, Çeçen, İnguş) Asya, (Azeri, Özbek, Türkmen, Tacik, Çin) Arap Yarımadası - Afrika (Suudi Arabistan, Katar, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, Libya, Sudan), Avrupa (Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka), Kanada ve ABD'deki Müslümanların hali hazırda zaten içinde bulunduğu bu cihat hareketinin, uluslararası çapta ve daha yüksek yoğunluklu bir cihada evrilmesi hiç de uzak görünmüyor.
Sonuç olarak Batı'yı ve Batı yanlısı bölge ülkelerini hedef alan bu "cihad" yüksek sirkülasyonla "mücahit" akışını sağlamaya devam ederse, Batı'nın gördüğü kabuslar "Elm sokağı"nda gerçek olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.