Orhan TURAN - Tarihi tarih metoduna sadık kalmayarak anlatanların olduğunu söyleyen tarihçi yazar Erhan Afyoncu, Cumhuriyetle birlikte özellikle Türklükle ilgili olarak tarihin yeniden yazıldığını ve bu bilgilerden bazılarının da gerçeği yansıtmadığını söyledi. Afyoncu, “Osmanlı’yı başarısız, cahil, bilimden yoksun devlet olarak gören bir anlayış bugün bile hala var. Osmanlı o kadar büyük bir coğrafyaya yüzlerce yıl hâkim olmuş, idare etmiş. Böyle bir devlet bilimden, diplomasiden uzak nasıl ayakta kalabilirdi” dedi.
YAVUZ SULTAN SELİM HİÇ KÜPE TAKMADI
- - Yavuz Sultan Selim ders kitaplarına varıncaya
kadar ‘küpeli’ olarak tanıtıldı. Gerçek nedir?
Bu akademik çevrelerce çok öncelerden beri bilinen bir
hadisedir. Fakat akademik birçok bilgi kamuoyuna yansımıyor. Böyle bir durum
söz konusu... Yanlış bir bilgi ders kitaplarına girerse o öylece kalıveriyor ve
yayılıyor. Topkapı Sarayı’ndaki bir resim Yavuz Sultan Selim olarak
yayınlanmış. Daha sonra bu resim heybetli de bir resim olduğu için ders kitaplarına
girmiş. Fakat bu resim, Yavuz’un diğer resim ve minyatürleriyle
karşılaştırıldığı zaman arasında tamamen bir uyumsuzluk olduğu fark ediliyor.
- - Bu uzun
süre ders kitaplarında da yer alan bir resimdi. Hatta lise yıllarımda bu resmi
gördüğümü çok net hatırlıyorum. Madem tarihçiler bunu biliyordu da göz göre
göre böyle bir hataya neden düşülüyor.
Tabi bütün tarihçiler tarafından bilinmiyor. Tarihçilerin de
hepsi bilmiyor. Fakat şu da var. Türkiye’de ders kitaplarını değiştirmek çok
zor bir iştir. Müfredatı değiştirmek kolay bir hadise değildir. Bu yüzden zaten
ders kitapları düzgün bir hale gelemiyor. En son yeniden yazıldı mesela lise
Osmanlı tarihleri, yine çok teferruatlı lüzumsuz bilgiler konuldu, yanlış
bilgiler konuldu, konulması gerekenler de konulmadı. Burada altı çizilmesi
gereken çok önemli bir konu var. Türkiye’de gerçekten çok büyük tarihçiler var.
Halil İnancık var İlber Ortaylı var. Yani ben Milli Eğitim Bakanı’nın yerinde
olsam bunları çağırırım sorarım, ders kitaplarımız hakkında ne düşünüyorsunuz
diye… Bu kadar büyük isimleri kullanamıyorsak bu bizim büyük ayıbımızdır.
O RESİM ŞAH İSMAİL’E AİT
![]() |
Oturken değilde, ayaktayken uzunluğunu farkediyorum. |
- - Peki, bizim Yavuz Sultan Selim diye baktığımız
resim kime ait?
Yavuz Sultan Selim’in minyatürü
daha çok şah İsmail’e benziyor. Elimizde Şah İsmail’in de resimleri ve
minyatürleri bulunuyor. Şah İsmail, Yavuz Sultan Selim’in aynı dönemde en büyük
düşmanı olan İran’daki Safevi Hanedanı’nın kurucusudur. Bıyıklar, küpeler
özellikle Şah İsmail’in diğer resimleriyle büyük oranda örtüşüyor.
Hindstan’daki Babur Hükümdarında da biz küpeyi görüyoruz fakat bu resim daha
ziyade Şah İsmail’e benziyor. Yavuz’un diğer resimlerinde küpe yok! O dönemde
Yavuz’la ilgili yazılan kitaplarda da küpe yok. Dolayısıyla burada bir hata
olduğu aşikârdır.
- - Aslında
Yavuz’a ait olmayan bu resimden dolayı, ‘Yavuz neden küpe taktı’ konulu bir
sürü tez de ortalarda dolaşıyor.
Evet, bu yönde birçok şey yazıldı
çizildi. Bunlardan biri Yavuz Sultan Selim’in Mekke Medine’nin yani Haramey’nin
kölesi olduğunu simgelemek için küpe taktığı yönündedir. Yok, işte, “Yavuz
İran’a gitti, Şah İsmail’le satranç oynadı. Satrançta Şah İsmail’i yendi.
Yenince Şah İsmail Yavuz’a tokat attı ve Yavuz’da bu olay üzerine ‘bu olay
kulağıma küpes olsun’ dieyerek küpe taktı” gibi bilgiler de var. Böyle birçok
sebep konuyu açıklamak için gösteriliyor. Ancak bunlar maalesef hikâyeden öteye
geçmiyor.
BAZILARI TARİHİ HAREM TARİHİ GİBİ YANSITIYOR
-
Bu yanlış algı sadece padişah küpe taktı mı
takmadı mı noktasında yaşanmıyor. Neden karşımızda koca bir medeniyet
duruyorken tarihçiler padişahın küpelerini, haremde yaşayan kadınları ve
padişahların ne kadar zevk düşkünü olduğuna dair konuları irdeler?
Evet, şimdi bu bakış bizim
bakışımız değil hiç şüphesiz. Mesela biz haremi biz batılının gözüyle
biliyoruz. Yani batılılar nasıl bakıyorsa biz de öyle bakıyoruz. Harem
padişahın evidir. O dönemin bir kurumudur. Oradan bakmak lazım... Günümüzde
harem kurumu çok olumsuz bir imaj verebilir. Ancak o dönem için normaldir. Oradaki bütün kadınlar padişahın yatağına
giren kadınlar değil. Önemli bir kısmı hatta çoğunluğu padişaha ve ailesine
hizmet eden kadınlardır. Günümüzü tarihe
taşımak ya da tarihi günümüze taşımak çok tehlikelidir. Ters manalar çıkabilir.
Bu açıdan buna dikkat etmek lazım.
- - Yabancı
tarihçilerin bakış açısı derken şunu sormadan edemeyiz. Yabancı tarihçiler
Türkiye’yi anlatırken Osmanlı’nın devamı olarak değerlendiriyor. Onlar bile bu
tespiti yapmasına rağmen, Türkiye’deki bazı tarihçiler ve yazar, çizerler ‘biz Osmanlı’nın devamı değiliz’
düşüncesinde. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu belli bir dönemin söylemiydi.
Bir dönem Türkiye’de böyle bir söylem vardı. Ancak ben bunun değiştiğini
düşünüyorum. Artık konuya böyle bakılmıyor. Özellikle son 20 yıldır Türkiye
Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nin devamı olduğunu çoğu tarihçi de kabul eder.
Devamıyız çünkü Osmanlı’nın bütün olumsuz yönleri de bugün devam ediyor. Hataları varsa onları da bugün devam
ettiriyoruz, kurumlarını devam ettiriyoruz. Dışişlerindeki anlayıştan tutun,
ders kitaplarındaki anlayışa kadar devam ettiriyoruz. Tarih ders kitaplarındaki
tarih işleyiş metodumuz Osmanlı dönemindeki anlayışla aynıdır. O dönemdeki
siyasi tarih olgusu bugün kü müfredatta da etkisini sürdürmektedir.
CUMHURİYETLE BİRLİKTE TARİH BAŞTAN YAZILDI
CUMHURİYETLE BİRLİKTE TARİH BAŞTAN YAZILDI
- - Değişmedi diyorsunuz ancak Cumhuriyet’in ilanı
ile birlikte ‘Türk Tarih Tezi’ olarak bilinen süreçle Türk tarihi ‘baştan
kaleme’ alınmadı mı?
Bazı konular için dediğiniz
doğru. Özellikle Türklükle ilgili… Ancak
bugün Osmanlı tarihinin anlatılması Osmanlı dönemindeki gibi anlatılır. Siyasi
tarih – anlaşma – savaş – kale kuşatması, bu! Ancak Osmanlı döneminde tarih
böyle anlaşılıyordu. Bunu Osmanlı’yı eleştirmek için söylemiyorum. Yani o
dönemin gerçeği, olması gerekeni buydu. Ancak asıl nokta bu yöntemin neden
bugün aynen devam ettirildiği konusudur. Günümüzde tarih, artık bu bağlamda okunmuyor.
Bugün metot değişti. Ancak hala bu böyle yapılmıyor.
- Bugün
tarihin doğru aktarıldığını düşünüyor musunuz?
Elbette bu noktada art niyetli
yaklaşanlar da var, gerçekten öyle olması gerektiğine inandığı için Tarihi
bilgiyi inandığı gibi aktaranlar da var.
Osmanlı’yı başarısız, cahil, bilimden yoksun devlet olarak görenler de
var. İşin ilginç tarafı bunları çoğu bu söylediklerine ve yazdıklarına da
inanıyor. Yani şu haritaya baksa, o kadar büyük bir coğrafya; anlık olsa
anlarım onları ancak Osmanlı buralar yüzlerce yıl hâkim olmuş, idare etmiş.
Böyle bir devlet bilimden, diplomasiden uzak nasıl ayakta kalabilirdi! Önce
bunu izah etmeleri lazım… Bir de bu düşünceye öyle inanıyor ki bazıları sadece
bu yüzden geçmişinden utanır hale geliyor. Art niyetten ziyade tarihi yanlış ve
yanlı aktaranlar, farklı yansıtan zihniyetler bunu gerçekten öyle inandığı için
yapıyor. Maalesef durum bu. En kötüsü de bu zaten.
OSMANLI SON DÜNYA DÜZENİ
- - Siz Osmanlı’yı devlet idaresi olarak başarılı
buluyor musunuz?
Osmanlı’nın en önemli özelliği,
kendi devrinin şartları içerisinde, siyasi olarak yapması gerekenleri yaptığı
için ve başarılı biçimde hayata koyduğu için başarılı. O dönemde takip edilmesi
gereken siyasi ve askeri düzeni zamanında kurmayı başarmışlar. Zaman zaman
devlet tıkandığı zaman bunu revize etmeyi de bilmiştir. İmparatorluk aslında
bir kere değil, birkaç defa sarsıntı geçiriyor. 15. Yüzyılda geçiriyor, 17.
Yüzyılda geçiriyor, 18. Yüzyılın sonlarına yaklaştığında geçiriyor. Ancak tüm
bu sıkıntılı süreçlerin altından, devlet kendini revize etmeyi başararak
kalkabiliyor. Osmanlı yenilenmeyi bildiği için 600 yıl sürüyor. Yoksa aynen
gidemezsiniz. Değişime direndiğiniz anda yıkım da başlar. Osmanlı bunu
başarmayı bilmiş. Zaten bunu başaran başka hangi imparatorluk var başka. Bana
göre dünyada bunu başarabilmiş bir de Roma imparatorluğu vardır. Ben şöyle
diyorum. Tarihte iki tane imparatorluk var. Biri Roma, diğeri Osmanlı…
Diğerleri teferruattır! Tarihe iz vurmuş dünyada iki medeniyet var. Bunlar dan
birini biz kurduk!
- - Osmanlı’dan
sonra yeni bir dünya düzeni kurulduğunu söylemek ne kadar doğru olur?
Osmanlı son dünya düzenidir. Şimdi
bir kere Yenidünya düzeni dedikleri şeyin düzen olduğunu söylemek zor...
Osmanlı’dan sonra düzen yok kaos var. ABD’nin kurmaya çalıştığı yenidünya
düzeninin ne olduğunu görüyoruz. Belki de bu kaos Amerika’nın kurduğu bu yeni
düzenin bir parçasıdır. Belki kendi politikaları bunu gerektiriyor. Kaos bu sistemin parçası çünkü… Çünkü ABD,
Osmanlı’da olduğu gibi düzen iddiasında olmadı hiçbir zaman. ABD politikası her
zaman çıkar menfaat ekseninde hareket etti. Oysa Osmanlı bir düzen iddiasıyla
yaklaşırdı her şeye… Bu nedenle yeni bir
düzen söylemek mümkün olamaz. Osmanlı yıkılınca yerine gelen kaos hala devam
ediyor. Sarsıntılar hala devam ediyor.
SESLİ RÖPORTAJ:
Söyleşi Künyesi: 22 Haziran 2010/Marmara Üniversitesi / Tarih Fakültesi
SESLİ RÖPORTAJ:
Apple reported its Q4 earnings with iPhone revenue up 9.67% YoY to $42.63 billion, Mac up 25.4% to $11.fifty one billion, but iPad revenue down 13.06% to $7.17 billion. Wall Street was anticipating iPhone revenue of $43.21 billion, sending the inventory down in late buying and selling. Other products have been $9.65 billion (up 9.95%) and the Services division, which incorporates the App Store, was up 4.98%. “The Audiobooks purchase flow that Apple’s rules pressure us to supply customers right now is far too complicated and 우리카지노 complicated — complicated outcome of|as a end result of} they modify the foundations arbitrarily, making them unimaginable to interpret,” Spotify’s weblog post stated. Because Spotify needs to avoid the 30% IAP commission, it doesn’t let customers buy audiobooks in its app.
YanıtlaSil