Afyoncu: Cumhuriyetle tarihimiz silbaştan yazıldı - Orhan Turan

Gazeteci Orhan Turan'ın kişisel sitesi

Perşembe, Haziran 23, 2016

Afyoncu: Cumhuriyetle tarihimiz silbaştan yazıldı

Erhan Afyoncu, Orhan Turan Röportaj

Orhan TURAN - Tarihi tarih metoduna sadık kalmayarak anlatanların olduğunu söyleyen tarihçi yazar Erhan Afyoncu, Cumhuriyetle birlikte özellikle Türklükle ilgili olarak tarihin yeniden yazıldığını ve bu bilgilerden bazılarının da gerçeği yansıtmadığını söyledi. Afyoncu, “Osmanlı’yı başarısız, cahil, bilimden yoksun devlet olarak gören bir anlayış bugün bile hala var. Osmanlı o kadar büyük bir coğrafyaya yüzlerce yıl hâkim olmuş, idare etmiş. Böyle bir devlet bilimden, diplomasiden uzak nasıl ayakta kalabilirdi” dedi.

YAVUZ SULTAN SELİM HİÇ KÜPE TAKMADI
-          - Yavuz Sultan Selim ders kitaplarına varıncaya kadar ‘küpeli’ olarak tanıtıldı. Gerçek nedir?
Bu akademik çevrelerce çok öncelerden beri bilinen bir hadisedir. Fakat akademik birçok bilgi kamuoyuna yansımıyor. Böyle bir durum söz konusu... Yanlış bir bilgi ders kitaplarına girerse o öylece kalıveriyor ve yayılıyor. Topkapı Sarayı’ndaki bir resim Yavuz Sultan Selim olarak yayınlanmış. Daha sonra bu resim heybetli de bir resim olduğu için ders kitaplarına girmiş. Fakat bu resim, Yavuz’un diğer resim ve minyatürleriyle karşılaştırıldığı zaman arasında tamamen bir uyumsuzluk olduğu fark ediliyor.

-         - Bu uzun süre ders kitaplarında da yer alan bir resimdi. Hatta lise yıllarımda bu resmi gördüğümü çok net hatırlıyorum. Madem tarihçiler bunu biliyordu da göz göre göre böyle bir hataya neden düşülüyor.
Tabi bütün tarihçiler tarafından bilinmiyor. Tarihçilerin de hepsi bilmiyor. Fakat şu da var. Türkiye’de ders kitaplarını değiştirmek çok zor bir iştir. Müfredatı değiştirmek kolay bir hadise değildir. Bu yüzden zaten ders kitapları düzgün bir hale gelemiyor. En son yeniden yazıldı mesela lise Osmanlı tarihleri, yine çok teferruatlı lüzumsuz bilgiler konuldu, yanlış bilgiler konuldu, konulması gerekenler de konulmadı. Burada altı çizilmesi gereken çok önemli bir konu var. Türkiye’de gerçekten çok büyük tarihçiler var. Halil İnancık var İlber Ortaylı var. Yani ben Milli Eğitim Bakanı’nın yerinde olsam bunları çağırırım sorarım, ders kitaplarımız hakkında ne düşünüyorsunuz diye… Bu kadar büyük isimleri kullanamıyorsak bu bizim büyük ayıbımızdır.
Erhan Afyoncu, Orhan Turan
Oturken değilde, ayaktayken uzunluğunu farkediyorum. 
O RESİM ŞAH İSMAİL’E AİT
-          - Peki, bizim Yavuz Sultan Selim diye baktığımız resim kime ait?
Yavuz Sultan Selim’in minyatürü daha çok şah İsmail’e benziyor. Elimizde Şah İsmail’in de resimleri ve minyatürleri bulunuyor. Şah İsmail, Yavuz Sultan Selim’in aynı dönemde en büyük düşmanı olan İran’daki Safevi Hanedanı’nın kurucusudur. Bıyıklar, küpeler özellikle Şah İsmail’in diğer resimleriyle büyük oranda örtüşüyor. Hindstan’daki Babur Hükümdarında da biz küpeyi görüyoruz fakat bu resim daha ziyade Şah İsmail’e benziyor. Yavuz’un diğer resimlerinde küpe yok! O dönemde Yavuz’la ilgili yazılan kitaplarda da küpe yok. Dolayısıyla burada bir hata olduğu aşikârdır.

-         - Aslında Yavuz’a ait olmayan bu resimden dolayı, ‘Yavuz neden küpe taktı’ konulu bir sürü tez de ortalarda dolaşıyor.
Evet, bu yönde birçok şey yazıldı çizildi. Bunlardan biri Yavuz Sultan Selim’in Mekke Medine’nin yani Haramey’nin kölesi olduğunu simgelemek için küpe taktığı yönündedir. Yok, işte, “Yavuz İran’a gitti, Şah İsmail’le satranç oynadı. Satrançta Şah İsmail’i yendi. Yenince Şah İsmail Yavuz’a tokat attı ve Yavuz’da bu olay üzerine ‘bu olay kulağıma küpes olsun’ dieyerek küpe taktı” gibi bilgiler de var. Böyle birçok sebep konuyu açıklamak için gösteriliyor. Ancak bunlar maalesef hikâyeden öteye geçmiyor.

BAZILARI TARİHİ HAREM TARİHİ GİBİ YANSITIYOR
-          Bu yanlış algı sadece padişah küpe taktı mı takmadı mı noktasında yaşanmıyor. Neden karşımızda koca bir medeniyet duruyorken tarihçiler padişahın küpelerini, haremde yaşayan kadınları ve padişahların ne kadar zevk düşkünü olduğuna dair konuları irdeler?
Evet, şimdi bu bakış bizim bakışımız değil hiç şüphesiz. Mesela biz haremi biz batılının gözüyle biliyoruz. Yani batılılar nasıl bakıyorsa biz de öyle bakıyoruz. Harem padişahın evidir. O dönemin bir kurumudur. Oradan bakmak lazım... Günümüzde harem kurumu çok olumsuz bir imaj verebilir. Ancak o dönem için normaldir.  Oradaki bütün kadınlar padişahın yatağına giren kadınlar değil. Önemli bir kısmı hatta çoğunluğu padişaha ve ailesine hizmet eden kadınlardır.  Günümüzü tarihe taşımak ya da tarihi günümüze taşımak çok tehlikelidir. Ters manalar çıkabilir. Bu açıdan buna dikkat etmek lazım.

-      - Yabancı tarihçilerin bakış açısı derken şunu sormadan edemeyiz. Yabancı tarihçiler Türkiye’yi anlatırken Osmanlı’nın devamı olarak değerlendiriyor. Onlar bile bu tespiti yapmasına rağmen, Türkiye’deki bazı tarihçiler ve yazar, çizerler  ‘biz Osmanlı’nın devamı değiliz’ düşüncesinde. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu belli bir dönemin söylemiydi. Bir dönem Türkiye’de böyle bir söylem vardı. Ancak ben bunun değiştiğini düşünüyorum. Artık konuya böyle bakılmıyor. Özellikle son 20 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nin devamı olduğunu çoğu tarihçi de kabul eder. Devamıyız çünkü Osmanlı’nın bütün olumsuz yönleri de bugün devam ediyor.  Hataları varsa onları da bugün devam ettiriyoruz, kurumlarını devam ettiriyoruz. Dışişlerindeki anlayıştan tutun, ders kitaplarındaki anlayışa kadar devam ettiriyoruz. Tarih ders kitaplarındaki tarih işleyiş metodumuz Osmanlı dönemindeki anlayışla aynıdır. O dönemdeki siyasi tarih olgusu bugün kü müfredatta da etkisini sürdürmektedir. 


Erhan Afyoncu, Orhan Turan
CUMHURİYETLE BİRLİKTE TARİH BAŞTAN YAZILDI
-     - Değişmedi diyorsunuz ancak Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte ‘Türk Tarih Tezi’ olarak bilinen süreçle Türk tarihi ‘baştan kaleme’ alınmadı mı?
Bazı konular için dediğiniz doğru.  Özellikle Türklükle ilgili… Ancak bugün Osmanlı tarihinin anlatılması Osmanlı dönemindeki gibi anlatılır. Siyasi tarih – anlaşma – savaş – kale kuşatması, bu! Ancak Osmanlı döneminde tarih böyle anlaşılıyordu. Bunu Osmanlı’yı eleştirmek için söylemiyorum. Yani o dönemin gerçeği, olması gerekeni buydu. Ancak asıl nokta bu yöntemin neden bugün aynen devam ettirildiği konusudur.  Günümüzde tarih, artık bu bağlamda okunmuyor. Bugün metot değişti. Ancak hala bu böyle yapılmıyor.

        - Bugün tarihin doğru aktarıldığını düşünüyor musunuz?
Elbette bu noktada art niyetli yaklaşanlar da var, gerçekten öyle olması gerektiğine inandığı için Tarihi bilgiyi inandığı gibi aktaranlar da var.  Osmanlı’yı başarısız, cahil, bilimden yoksun devlet olarak görenler de var. İşin ilginç tarafı bunları çoğu bu söylediklerine ve yazdıklarına da inanıyor. Yani şu haritaya baksa, o kadar büyük bir coğrafya; anlık olsa anlarım onları ancak Osmanlı buralar yüzlerce yıl hâkim olmuş, idare etmiş. Böyle bir devlet bilimden, diplomasiden uzak nasıl ayakta kalabilirdi! Önce bunu izah etmeleri lazım… Bir de bu düşünceye öyle inanıyor ki bazıları sadece bu yüzden geçmişinden utanır hale geliyor. Art niyetten ziyade tarihi yanlış ve yanlı aktaranlar, farklı yansıtan zihniyetler bunu gerçekten öyle inandığı için yapıyor. Maalesef durum bu. En kötüsü de bu zaten.

OSMANLI SON DÜNYA DÜZENİ
-          - Siz Osmanlı’yı devlet idaresi olarak başarılı buluyor musunuz?
Osmanlı’nın en önemli özelliği, kendi devrinin şartları içerisinde, siyasi olarak yapması gerekenleri yaptığı için ve başarılı biçimde hayata koyduğu için başarılı. O dönemde takip edilmesi gereken siyasi ve askeri düzeni zamanında kurmayı başarmışlar. Zaman zaman devlet tıkandığı zaman bunu revize etmeyi de bilmiştir. İmparatorluk aslında bir kere değil, birkaç defa sarsıntı geçiriyor. 15. Yüzyılda geçiriyor, 17. Yüzyılda geçiriyor, 18. Yüzyılın sonlarına yaklaştığında geçiriyor. Ancak tüm bu sıkıntılı süreçlerin altından, devlet kendini revize etmeyi başararak kalkabiliyor. Osmanlı yenilenmeyi bildiği için 600 yıl sürüyor. Yoksa aynen gidemezsiniz. Değişime direndiğiniz anda yıkım da başlar. Osmanlı bunu başarmayı bilmiş. Zaten bunu başaran başka hangi imparatorluk var başka. Bana göre dünyada bunu başarabilmiş bir de Roma imparatorluğu vardır. Ben şöyle diyorum. Tarihte iki tane imparatorluk var. Biri Roma, diğeri Osmanlı… Diğerleri teferruattır! Tarihe iz vurmuş dünyada iki medeniyet var. Bunlar dan birini biz kurduk!

-        -  Osmanlı’dan sonra yeni bir dünya düzeni kurulduğunu söylemek ne kadar doğru olur?
Osmanlı son dünya düzenidir. Şimdi bir kere Yenidünya düzeni dedikleri şeyin düzen olduğunu söylemek zor... Osmanlı’dan sonra düzen yok kaos var. ABD’nin kurmaya çalıştığı yenidünya düzeninin ne olduğunu görüyoruz. Belki de bu kaos Amerika’nın kurduğu bu yeni düzenin bir parçasıdır. Belki kendi politikaları bunu gerektiriyor.  Kaos bu sistemin parçası çünkü… Çünkü ABD, Osmanlı’da olduğu gibi düzen iddiasında olmadı hiçbir zaman. ABD politikası her zaman çıkar menfaat ekseninde hareket etti. Oysa Osmanlı bir düzen iddiasıyla yaklaşırdı her şeye…  Bu nedenle yeni bir düzen söylemek mümkün olamaz. Osmanlı yıkılınca yerine gelen kaos hala devam ediyor. Sarsıntılar hala devam ediyor. 
Söyleşi Künyesi: 22 Haziran 2010/Marmara Üniversitesi / Tarih Fakültesi

SESLİ RÖPORTAJ:

1 yorum:

  1. Apple reported its Q4 earnings with iPhone revenue up 9.67% YoY to $42.63 billion, Mac up 25.4% to $11.fifty one billion, but iPad revenue down 13.06% to $7.17 billion. Wall Street was anticipating iPhone revenue of $43.21 billion, sending the inventory down in late buying and selling. Other products have been $9.65 billion (up 9.95%) and the Services division, which incorporates the App Store, was up 4.98%. “The Audiobooks purchase flow that Apple’s rules pressure us to supply customers right now is far too complicated and 우리카지노 complicated — complicated outcome of|as a end result of} they modify the foundations arbitrarily, making them unimaginable to interpret,” Spotify’s weblog post stated. Because Spotify needs to avoid the 30% IAP commission, it doesn’t let customers buy audiobooks in its app.

    YanıtlaSil

Küfür ve hakaret içeren mesajlar silinecektir.